‘’Sözcüklerin birer hayalet olduğunu
Akrep ve yelkovandan öğrendim
İkircikmiş diğer adı dostluğun
Meğer doğar doğmaz kayıtlanmış
yüreğim
Sokak şimdi bir rüya benim için.’’(N.
Genç)
Pandispanya misali yüreğin ekseni
Esemesi okunuyor dünden kalan
Seyrinde ömrün
Ah, yarınlar sadece bir yalan.
Göğün kumaşı, azizim
Kurdeşen döken bir hayalet gibi
İçimi dolduran yasın şarkısı.
Ne hacet ölüme?
Kaç bin kere ölmedik mi gün
doğumunda?
Sonra sırtladık geceyi
Ve kepçeyle kazdık yüreği
Kazan kaldırdı sonra yeniçeri
Aşkın lal notalarına g/izlendik.
Bir mim sanatçısıymış insan
İman gücünde saklı aşk ve derman
Yalnızlığın hicreti
Varsa yoksa bir şiirden taşan
O derin hüsran
Bir de talan etti mi yeri göğü?
Kulluğun hicabı işte riya ve de yalan
İmha etmekse dünü ne mümkün?
İdrak etmenin tek yolu dalmak
derinlere
Varsın batsın gemilerin
Karadeniz ve bilumum denizde
Soytarı aşk meleği
Şaklaban özlem
Diviti bitti mi de sevmelerin
Şiir şair doludizgin
Hayal âleminden taştıkça taşan.
Tezat bir gölge makbere yolculuk
Şatafatlı bir yalnızlık
Elbet sessizliktir yürekte saklı
asalet
Acından ölsen de ses etmeyeceksin,
azizim.
Varsın hicap yüklensin evren
Varlığına kat çıkacaksın acıyla
Aşkı da öreceksin gereken harcıyla.
Muteberdir gece.
Gergin sesi ve varlığı karanlığın
Bilmezler de masumiyet ile yolları
nasıl da kardığımı.
Kürediğim ne yalan ne şaibe
Tünediğim aşk ve İlahi Rütbe.
Hadislerle dolu benliğim
Havadisi ise yarınların
Varsın defalarca öleyim
Baş koyduğum,
Yoldan da yoktur dönüşü
Dumanlı dağlarda yaşar gezerim
Ulvidir benim dokunmak istediğim
İdraki yeter insan olmanın
İhtilaf içinde olsam ne ki iblisin
t/uzağında…
Seferisi mevsimin
Seması bu aşkın ve yalnızlığın
Dilemması
Çökerken dibine yüreğin
Başımda esen kavak yelleri dindi
dineli
Dinse ah, bir de sızısı içimdeki
Âlemin.
Aşka aşığım, azizim
Yalnızlığın fetvasını ise henüz
yazmadım
Yazdıklarım ne ki içimde devinen
Hüznün yanında
Kat çıktığım kadar da ömre
Katlanır ruhun sayısız dize ile.
Diz dizeyim madem ölümle
O halde bırak da yazayım izninle.
Sürmenaj olmuş iklim
Süt liman olsa ne ki gönül?