DEĞERLİ HOCAM MEHMET FİKRET ABİMİN SON ŞİİRİNDEN ALDIĞIM İLHAM EŞLİĞİNDE YAZDIM BU YAZIMI...



Noktası olmayan bir huzur diliyorum Rabbimden ve de insanların elini çabuk tutmasını yoksa nasıl arz ederim ben söyleyemediklerimi?

Makul bir düş’üm ben, azizim ve yalnızlığın müptelası arsız bir dili kuşum.

Sözcüklerim hazımsızlık yapmakta ve içerlediğim her duyguyu ben sevgiyle içiyorum…

Az beklesin ölüm.

Hatta çokça beklesin.

Ben zaten beklemedeyim hele ki ömründe bir kere bile ikmale kalmamış bir öğrenci olmanın da kılavuzu iken zihin ve disiplin.

Mademki herkes emin kendinden ve de inancı ile şerh düşüyor karanlığa ama arz ettiğimden fazlası onların talep ettikleri elbet her şey Allah katında saklı ve hidayete erene kadar kim bilir daha ne acılar çekeceğim?

Dert değil, azizim hem yeteri kader derdim var benim ama dediğimden öte diyemediklerimi sadece Rabbime beyan ediyorum.

Saklı tuttuğum insanlığım ve öznel ritmi kalbimin asla da pabuç bırakmayacağım: ne iblise ne zalime ne de yüreğini pürü pak olarak ilan edip de edebini bozanlara.

Kar yağmadı bu yıl.

Yağmur da terk etti şehri.

Sanırım Yaratan da terk etti bizleri yine de sabırla yelteniyorum bir sonraki basamağa zıplamak adına bazense bir kuş gibi sekiyorum bir daldan diğerine.

Ait olduğum tek dal var üstelik ve insanların dem vurduğundan fazlası saklı hem içimde hem alt belleğimde.

Bir de görünmeyen diğer yakası şehrin elbet meddücezri de vasıflarımın her ne kadar vasıfsız addedildiğim ve zirzop gölgelerden de alacaklı iken…

Şüphe mi duyayım yani insanlığımdan?

Üstelik mecbur mu kılındım kendimi sevmemek adına?

Latif bir rüzgâr ruhumu gıdıklayan.

Hünkârı evrenin ve yalnızlığın da tayfası iken kalemim…

Muktedir olduğum ne ki?

Çok şey ama beyan etmem bu saatten sonra illa ki sıçrayacak üstüme çamur üstelik çamurun sahibi/sahibesi nasıl da vakur ve ulaşılmaz hani neredeyse ermiş maiyetinde.

Kalp gözümden bahsetmeyeceğim bu yüzden ama bilen biri var üstelik bilmediğimden de ötesi iken Allah katında kayıtlı ve işte omzumdaki melekler de kulağıma fısıldarken:

‘’Çevreyi tanımlamak değil, duygularla yaşamak gerekir…’’

Bingo!

Üstelik öğretiler ve emir kipleri ile geçmişken hayatım ve ben direndikçe evrene dayattıkça güzellikleri safsatalarla örülü yaşamlar ve süslü söylemler süslü kadınlar ve adamlar…

-meli.

-malı.

Daha dünkü çocuksam hep mi çocuk da kalacaksan insan…

Yaşımı da yasımı da öylesine içtenlikle ibraz ederim ki:

Kendimi ilk hatırladığım halim ve yaş dönemecim:

Dört yaşımdaki halime kadar net zihnim ve hatırladığım binlerce anı üstelik zaman geçtikçe daha da açılan zihnim ve yüreğim.

Bir nokta koymam gerekecekse kimse beklemesin o noktayı koymamı:

Noktayı koyacak sadece Rabbim ve ben bir ömür aklınıza ne gelirse nokta koymuşsam öyle ki:

Hayatımı dahi noktalayacak zamanlardan geçmişken ve yanımda bir Allah’ın kulu yok iken gecenin köründe üstüme yağan nur ve Rabbimin varlığı.

Kimse dertlenmesin.

Kimse de kendini üstün görmesin.

Üstelik yüce Rabbim tüm âlemlerin muktedir Gücü.

O’nun da gücüne gittiğini biliyorum ve günbegün daha da yakınlaşıyorum Mevla’ma ve bilinmeli ki, inanç da sevgi de Allah da kimsenin tekelinde değil…

Bir ayraç koymam gerekirse ve işte dile getiriyorum:

Mademki bir ömür her söylenene inandım.

Mademki bir ömür sebepli-sebepsiz insanları ve kâinatı kolayca sevebildim…

Peki, ne değişti de söylenenler bana inandırıcı gelmiyor?

Allah’ın bildiğini kuldan saklamak mı?

İşte hata yaptığım nokta çünkü karşılaştığım kim olursa olsun Allah dostu bildiğim ve içimi kolayca açtığım.

Son bir iki senedir hâsıl olan çok başka bir haletiruhiye:

Kalp gözü açılımını getirdim mi insanlar ya taşa tutuyor ya da şüphe ile bakıyorlar bu anlamda bildiğim ve inandığım destur:

En yüce sevgiyi ve en büyük güveni hak eden sadece Mevla’m…

Şirk koşmak mı Allah’a?

Allah muhafaza.

Sevgiyi içselleştirip insanları tanrılaştırmak mı ya da onlara sonsuz bonus sunup sonsuz özveri ve inanç ile yaklaşıp da yüreğini açmak mı?

Kayıtsız şartsız bunu bir ömür yaptığımı uyguladığımı söylersem asla yalan olmaz ve geri dönümü:

Ya, sırlarımı ve dertlerimi afişe edenler…

Ya da sırtımdan bıçaklayıp arkasına bakmadan kaçanlar.

En azından güven telkin eden bir insan olduğumu bana evren ve insanlar ispatladı bu bağlamda her bildiğim sır her detay sadece benimle Rabbim arasında ve artık bilmekteyim ki; kimse mükemmel değil bense mükemmele dokunmak arzusu ve en yüce sevgiyi kucaklamak adına yaşıyor ve dünya ile mücadele içerisindeyim.

Bir öncesi mi?

Yani, kendimi reddettiğim ve içimdeki yetim çocuğa bir de kendim iken çelme takan…

Günahımsa büyük.

Sevgiyi en fazla hak eden insanlardan biri olup da bana sunulan sevgisizliği öylesine benimsedim ki son zamanlarda hani nerede ise lanetlenmiş olduğuma inandım ve içimdeki masum dünyayı ben kendi ellerimle uzay çöplüğüne fırlattım ama Rabbim bir yetişti bir yetişti ki…

Sevgisizliği ile insanların onore olduğum daha doğrusu itildiğim ve işte ayan beyan seviyorum işte artık kendimi.

Öyle ki:

Kendimsiz bir dünyanın bile hayalini kurdum ve fazlalık olduğuma inanıp en başta ben çekildim ayakaltından.

Bir de ayak takımı addedilen insanlar.

Oysaki her insan işlenmemiş bir elmas ve kimse kötü muameleyi hak etmiyor en başta ben.

Reşit kılınmışken içimdeki sevgi sevdiğimden de fazlasını yaptım insanlık adına.

Eşit gördüğüm her insana yaklaştıkça topa tutuldum.

Günbegün ayrışan bir toplumda yaşıyor olduğumu fark ettiğimden beri daha çok içselleştirdim sevgiyi ve insanları ve konu ne olursa olsun insan ayrımı yapmadığım gibi ortak değerlerden yola çıkıp nasıl da kucakladım insanları.

Kucaklaştığımsa nihayetinde kendim ve artık o kadar bilinçlendim ki Rabbimin beni aralıksız koruyup kolladığına.

İşbu sözcükler.

İşbu resmiyet kazanan ilişkiler ve insan izlekleri…

Ne de doğru söylemiş üstat üstelik:

‘’Niçin dünyaya geldiğini bilmiyor musun? Anlatmalısın, anlatmalısın, ayrıca acıkmalısın, susamalısın…

Bunu bilmiyor musun?’’

Bildiğimi biliyorum.

Tek bildiğimse hiçbir şey bilmediğim ve bunu bana insanlar öğretti…

Kaç diplomam olursa olsun ya da göğsümdeki rozet ve apoletlerim ama ben aşk makamında yaşamayı ve konuşmayı seçtim, azizim.

Belki de seçilmişlerden biriyim en azından insanların horlamak için seçtiklerinden biri olduğumu beyan ediyorlar…

Korkusuzca yaşıyor ve yazıyorsam vardır bir sebebi:

Beni bilen biri de var madem…

Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim kendimi üstelik tüm ön yargıların ve yalanların ve iki ayaklı şeytanların da canı cehenneme.

Kim olursa olsun içimdeki cenneti imha etmenize izin vermeyeceğim elbet sadece O’nun sayesinde…

Anlatmalıyım.

Sevmeliyim de: üstelik daha çok daha çok ve gözüm kapalı inandığım yalanları insanların ve ben onların gerçek olmadığını bilip üstüne üstelik yargısız infaza uğramışken koca bir ömür…

Sevmekten kaçış yok, azizim üstelik severken kimseden izin de almadım ben ve işte büyüyen dünyam ve gözümde büyüttüğüm insanlar bir bir gözümden düşerken…

‘’Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerinin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.’’(Mevlana)

 


( Sevgiden Kaçış Yok Azizim- Nazire başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu