Noktası olmayan bir huzur diliyorum
Rabbimden ve de insanların elini çabuk tutmasını yoksa nasıl arz ederim ben
söyleyemediklerimi?
Makul bir düş’üm ben, azizim ve
yalnızlığın müptelası arsız bir dili kuşum.
Sözcüklerim hazımsızlık yapmakta ve
içerlediğim her duyguyu ben sevgiyle içiyorum…
Az beklesin ölüm.
Hatta çokça beklesin.
Ben zaten beklemedeyim hele ki
ömründe bir kere bile ikmale kalmamış bir öğrenci olmanın da kılavuzu iken
zihin ve disiplin.
Mademki herkes emin kendinden ve de
inancı ile şerh düşüyor karanlığa ama arz ettiğimden fazlası onların talep
ettikleri elbet her şey Allah katında saklı ve hidayete erene kadar kim bilir
daha ne acılar çekeceğim?
Dert değil, azizim hem yeteri kader
derdim var benim ama dediğimden öte diyemediklerimi sadece Rabbime beyan
ediyorum.
Saklı tuttuğum insanlığım ve öznel
ritmi kalbimin asla da pabuç bırakmayacağım: ne iblise ne zalime ne de yüreğini
pürü pak olarak ilan edip de edebini bozanlara.
Kar yağmadı bu yıl.
Yağmur da terk etti şehri.
Sanırım Yaratan da terk etti bizleri
yine de sabırla yelteniyorum bir sonraki basamağa zıplamak adına bazense bir
kuş gibi sekiyorum bir daldan diğerine.
Ait olduğum tek dal var üstelik ve
insanların dem vurduğundan fazlası saklı hem içimde hem alt belleğimde.
Bir de görünmeyen diğer yakası şehrin
elbet meddücezri de vasıflarımın her ne kadar vasıfsız addedildiğim ve zirzop
gölgelerden de alacaklı iken…
Şüphe mi duyayım yani insanlığımdan?
Üstelik mecbur mu kılındım kendimi
sevmemek adına?
Latif bir rüzgâr ruhumu gıdıklayan.
Hünkârı evrenin ve yalnızlığın da
tayfası iken kalemim…
Muktedir olduğum ne ki?
Çok şey ama beyan etmem bu saatten
sonra illa ki sıçrayacak üstüme çamur üstelik çamurun sahibi/sahibesi nasıl da
vakur ve ulaşılmaz hani neredeyse ermiş maiyetinde.
Kalp gözümden bahsetmeyeceğim bu
yüzden ama bilen biri var üstelik bilmediğimden de ötesi iken Allah katında
kayıtlı ve işte omzumdaki melekler de kulağıma fısıldarken:
‘’Çevreyi tanımlamak değil,
duygularla yaşamak gerekir…’’
Bingo!
Üstelik öğretiler ve emir kipleri ile
geçmişken hayatım ve ben direndikçe evrene dayattıkça güzellikleri safsatalarla
örülü yaşamlar ve süslü söylemler süslü kadınlar ve adamlar…
-meli.
-malı.
Daha dünkü çocuksam hep mi çocuk da
kalacaksan insan…
Yaşımı da yasımı da öylesine
içtenlikle ibraz ederim ki:
Kendimi ilk hatırladığım halim ve yaş
dönemecim:
Dört yaşımdaki halime kadar net
zihnim ve hatırladığım binlerce anı üstelik zaman geçtikçe daha da açılan
zihnim ve yüreğim.
Bir nokta koymam gerekecekse kimse
beklemesin o noktayı koymamı:
Noktayı koyacak sadece Rabbim ve ben
bir ömür aklınıza ne gelirse nokta koymuşsam öyle ki:
Hayatımı dahi noktalayacak
zamanlardan geçmişken ve yanımda bir Allah’ın kulu yok iken gecenin köründe
üstüme yağan nur ve Rabbimin varlığı.
Kimse dertlenmesin.
Kimse de kendini üstün görmesin.
Üstelik yüce Rabbim tüm âlemlerin
muktedir Gücü.
O’nun da gücüne gittiğini biliyorum
ve günbegün daha da yakınlaşıyorum Mevla’ma ve bilinmeli ki, inanç da sevgi de
Allah da kimsenin tekelinde değil…
Bir ayraç koymam gerekirse ve işte
dile getiriyorum:
Mademki bir ömür her söylenene
inandım.
Mademki bir ömür sebepli-sebepsiz
insanları ve kâinatı kolayca sevebildim…
Peki, ne değişti de söylenenler bana
inandırıcı gelmiyor?
Allah’ın bildiğini kuldan saklamak
mı?
İşte hata yaptığım nokta çünkü
karşılaştığım kim olursa olsun Allah dostu bildiğim ve içimi kolayca açtığım.
Son bir iki senedir hâsıl olan çok
başka bir haletiruhiye:
Kalp gözü açılımını getirdim mi
insanlar ya taşa tutuyor ya da şüphe ile bakıyorlar bu anlamda bildiğim ve
inandığım destur:
En yüce sevgiyi ve en büyük güveni
hak eden sadece Mevla’m…
Şirk koşmak mı Allah’a?
Allah muhafaza.
Sevgiyi içselleştirip insanları
tanrılaştırmak mı ya da onlara sonsuz bonus sunup sonsuz özveri ve inanç ile
yaklaşıp da yüreğini açmak mı?
Kayıtsız şartsız bunu bir ömür
yaptığımı uyguladığımı söylersem asla yalan olmaz ve geri dönümü:
Ya, sırlarımı ve dertlerimi afişe
edenler…
Ya da sırtımdan bıçaklayıp arkasına
bakmadan kaçanlar.
En azından güven telkin eden bir
insan olduğumu bana evren ve insanlar ispatladı bu bağlamda her bildiğim sır
her detay sadece benimle Rabbim arasında ve artık bilmekteyim ki; kimse
mükemmel değil bense mükemmele dokunmak arzusu ve en yüce sevgiyi kucaklamak
adına yaşıyor ve dünya ile mücadele içerisindeyim.
Bir öncesi mi?
Yani, kendimi reddettiğim ve içimdeki
yetim çocuğa bir de kendim iken çelme takan…
Günahımsa büyük.
Sevgiyi en fazla hak eden insanlardan
biri olup da bana sunulan sevgisizliği öylesine benimsedim ki son zamanlarda
hani nerede ise lanetlenmiş olduğuma inandım ve içimdeki masum dünyayı ben
kendi ellerimle uzay çöplüğüne fırlattım ama Rabbim bir yetişti bir yetişti ki…
Sevgisizliği ile insanların onore
olduğum daha doğrusu itildiğim ve işte ayan beyan seviyorum işte artık kendimi.
Öyle ki:
Kendimsiz bir dünyanın bile hayalini
kurdum ve fazlalık olduğuma inanıp en başta ben çekildim ayakaltından.
Bir de ayak takımı addedilen
insanlar.
Oysaki her insan işlenmemiş bir elmas
ve kimse kötü muameleyi hak etmiyor en başta ben.
Reşit kılınmışken içimdeki sevgi
sevdiğimden de fazlasını yaptım insanlık adına.
Eşit gördüğüm her insana yaklaştıkça
topa tutuldum.
Günbegün ayrışan bir toplumda yaşıyor
olduğumu fark ettiğimden beri daha çok içselleştirdim sevgiyi ve insanları ve
konu ne olursa olsun insan ayrımı yapmadığım gibi ortak değerlerden yola çıkıp
nasıl da kucakladım insanları.
Kucaklaştığımsa nihayetinde kendim ve
artık o kadar bilinçlendim ki Rabbimin beni aralıksız koruyup kolladığına.
İşbu sözcükler.
İşbu resmiyet kazanan ilişkiler ve
insan izlekleri…
Ne de doğru söylemiş üstat üstelik:
‘’Niçin dünyaya geldiğini bilmiyor
musun? Anlatmalısın, anlatmalısın, ayrıca acıkmalısın, susamalısın…
Bunu bilmiyor musun?’’
Bildiğimi biliyorum.
Tek bildiğimse hiçbir şey bilmediğim
ve bunu bana insanlar öğretti…
Kaç diplomam olursa olsun ya da
göğsümdeki rozet ve apoletlerim ama ben aşk makamında yaşamayı ve konuşmayı
seçtim, azizim.
Belki de seçilmişlerden biriyim en
azından insanların horlamak için seçtiklerinden biri olduğumu beyan ediyorlar…
Korkusuzca yaşıyor ve yazıyorsam
vardır bir sebebi:
Beni bilen biri de var madem…
Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim
kendimi üstelik tüm ön yargıların ve yalanların ve iki ayaklı şeytanların da
canı cehenneme.
Kim olursa olsun içimdeki cenneti
imha etmenize izin vermeyeceğim elbet sadece O’nun sayesinde…
Anlatmalıyım.
Sevmeliyim de: üstelik daha çok daha
çok ve gözüm kapalı inandığım yalanları insanların ve ben onların gerçek
olmadığını bilip üstüne üstelik yargısız infaza uğramışken koca bir ömür…
Sevmekten kaçış yok, azizim üstelik
severken kimseden izin de almadım ben ve işte büyüyen dünyam ve gözümde
büyüttüğüm insanlar bir bir gözümden düşerken…
‘’Küle döndüysen, yeniden güle
dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden
küllerinin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.’’(Mevlana)