Düşlemsel idi aşk ve kanıksanası
hasret.
Hecelere bağdaş kuran mevsim ve de
şair ve işte dikti dikeli aşkını özlemle şiirlere meyletti yürek.
Kapkaça uğrayan hayaller ve ritim
bozukluğu yüreğin…
Maviden bir telaşla ördü şiirlerini
şair.
Nüktedan kimi zaman bazen tecelli
eden her iklimi teselli addeden…
Firarı idi şairin gecede mevcut.
Fedaisi idi duyguların zekâsı ile
çarpışan.
Öğretiler ve de yüreğinden ayrı bir
esinti…
Güme giden mi ömür yoksa gümbürtüsü
mü kalemin?
Örtüşen nazenin sözcükler ölümüne sevdikleri.
Matemin g/izini sürerken ve mahremde
saklı düşleri.
Hazansa muhatabı baharsa varacağı
yaka asla da iki yakası bir araya gelmezken şairin tıpkı sevdalandığı İstanbul
gibi.
Fıtratın gölgesinde açan çiçeklerden
nemalandı kim insan.
Bazense zanlar uçuşan ve yanılgıya
düşen şair.
Yenilgi addedilen değildi olup biten
bilakis aşkın şiarı bir özlem bazense elem ve umudun da sönmez iken feri…
Acilen yazmalıydı acilen de severken.
Aciz addedilen benliği lakin
sonsuzluğun sarmalında olup biten.
Bir teyakkuz bazen.
Bazense sessizlik.
Ve şairdi susması emredilen.
Oysaki sunumu yüreğin sınavı benliğin
ve işte infilak etti bir gün ansızın.
Şahlanan sözcükler ne ki şah
damarından yakın iken Rabbi?
Allah’ın bildiğini saklamadı da
insanlardan ve şerh düştü her gece yiten güne.
Şiar edindi şiirleri.
Hissikablelvuku kimi zaman ve elbet
izahı da vardı taşıdığı renklerin.
Genelde beyaz.
Pembenin de şevki ile.
Kararan geceye inat ve işte kalp gözü
ile deldi karanlığı.
Hatırına sevdiklerinin ve rahmet
okuduğu ölülerinin…
Haşmetli idi evren.
Şairse asla hissetmedi hezimeti
kimine göre eziyet addedilen oysaki meziyeti idi sevebildiği kadar coştuğun
ruhunda saklı fırtınanınsa bazen pusu kurduğu…
Puslu günlerse geride kalmıştı.
Pisipisine ölmek ki yoksa yaşarken
yenik düşmek mi?
Oysaki başı dikti şairin ve kalemin
de sihri ve uğuru ve işte yoldaş edindi edineli sözcükleri nasıl da kapış
kapışa gitmişken bir önceki ömrü.
Sağanağa âşık oldu çünkü yağandı
rahmet.
Yağdıransa Rabbi ve içinde saklı tüm
şifreleri bir bir çözmeye başladı.
İkiletmeden hayalleri.
İşkillenmeden çünkü sevdiği kadar
güveniyordu da sevdiklerine.
Sevgi bir iklim.
Semazen yüreği ise şiirlerin ayağının
altında serilen bir kilim.
İkilem yüklü mizaçlara asla
öykünmediği ve öldürdüğü nefsinin ardından huzura maneviyata dönük yüzü ile
duygularının yaşını esirgemedi evrenden.
Yasına muktedir Rabbi.
Yaşın sağanağı ise nura dönük yüzü
her zerresinin.
Zerre de kuşkusu yoktu şairin ve zapt
edemediği duygularına şiir belledi ve yüreği ile şiirleri biledi.
Bilinmezin meali iken gece.
Karanlığı delense inanç.
Umudun bileşkesi aşk ve Rabbi.
Bir koşu sevdi şair.
Bir koşu yazdı.
Koşmalar değildi tek yazılan
yazabildiğinden öte içinde saklı cenneti bahşedendi kâinat.
Gözünün feri sönmeden.
Neferi olduğu kadar duyguların ve
manen zengin ve huzurlu.
Bir düş’ tü belki de gördüğü.
Bir de düştüğü o aşk:
İmkânsızlığın seyrüseferinde iman
gücünde açan sonsuz umut ve çiçek…
Sonlanmadı asla şiirler.
Sökün eden binlerce dize.
Sükûnetini saklı tuttu bundan sonra
ve şiirleri kadar da soldurmadı hayallerini.
Hazanın ortasında yeşeren bir ağaç
gibi belki bir çiçek…
Sonsuzluğun da ç/ağrısı iken
yüreğinden damlayan her duygu her sözcük şiir olmaya aday ömrün de bekası iken maneviyatın
emsalsiz varlığı ve güzelliği…