‘’Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen.’’(Alıntı)

 

Düşlerin tarhında yaşamışlığım ve her müşküle düştüğümde meşgule verdiğim benliğim.

Kıyılan.

Kıymete binen.

Nihayetinde kıyama durduğum.

Mutlak yargıları var insanoğlunun ve yargısız infaz edildiğim elbet şüheda mazimin de günbegün tekerrür ettiği…

Bir izdihamsa bunca duygu.

Rüştünü ispatlayamadıklarım ve de:

En çok da sarkacın aralıksız devindiği ve işte sevginin rozeti yakamda takılı aklımsa dünde belki de kırık tekeri döngünün ve aralıksız kırılan kalbim ve kat çıktığım hüzün merdivenleri.

İflah olmaz bir hayalperesttim ben bir zamanlar ve bu zamana öyle bir geldim ki tüm bilinmezleriyle içimde saklı denklemlerin elbet defolu addedilen yüreğim nihayetinde binlerce parçaya bölünmüş ve işte rüştünü ispatladım ben büyüyen hüznümün.

Uyruğum mu?

Uyduruk bir günce mi yoksa insanların sunduğu?

Bense hakkaniyetle şerh düşüyorum hayata ve destursuz girişmiyorum hiçbir işe ve bir imla hatası olduğunu bilsem de aşkın, yüreğin alyuvarlarında akıyla da yüzümün, kanımın basıncını sözcüklerle dengeliyorum bazense tansiyonum tavam yapıyor ve düşen şekerimle kendime en lezzetli pastayı fırına atıyorum ve üzerinden dumanlar tüten avuç avuç sözcüklerimle ve imgelerle süslüyorum yerkürenin yüreğini.

Aciz addedilen benliğim.

Ayyuka çıkan hayallerim.

Bir o kadar gerçekleri gerekçeleri ile sunabildiğim.

Gayrı safi milli hasılada bütçe açığı veren finansal hesaplardan da başımı alamazken ali cengiz oyunlarından mustarip kendi yağımla kavruluyorum işte ve yağmalanmış yüreğime dikenlerini batırıyorum gül mizacımın.

Kanayan eklem yerleri şiirlerin.

S/üzülen sözcüklerim.

Azığa aldıklarım.

Azımsandığım.

Arz talep dengesini ise asla koruyamadığım…

Aşkınsa bir rahleye serili olduğu gerçeği ve hayata aşk ile bakmanın en mümkün anında saklıyım ben ve içimden geçenin alt yazısıdır sessizliğimi en azından yazarken sonlandırdığım.

Bir şiirsem şiar edindiğim duygular.

Bir rota isem çizdiğim ellerimle bazen nüktedan bazen evhamlı ve çürük düşlerin kovuğunda saklı hasreti gibi hem öykündüğüm hem içerlediğim hem de içtiğim cümle cümle…

Ve de mevsimin kırık fay hattı hani ilkbahara ulaştığım Martın ilk günlerinde Mart kedilerinin dahi isyan ettiği düzen ve onlar sadece mutlu insanlarla yaşamayı dilerken biz insanlar hüsranla yağmalıyoruz birbirimizi yetmiyor bombalar yağıyor masum insanların ve çocukların üzerine.

Havada barut kokusu var.

Yerlerde kan izi.

Yükseklerde homurdanan gök kubbe.

Allah’ın gazabı da yağdı yağacak iken zalimin üzerine.

Bir zümreden ziyade bir hüviyet insanlık.

Bir iklimden öte cehennem azabının yaşandığı yaşatıldığı düzenek.

Feraha çıkmanın meali elbet dualarda gizli elbet feryadı dinmiyor mazlumların ve kürediğimiz kadar da küskünüz birbirimize en çok da çocuklar mutsuz ve yalnız ve inanılmaz canları yanıyor…

Güne güzel başlamanın diğer adı iken bir bardak çayda demlendiğim ve mutlu hissettiğim bir güne uyanmanın peşi sıra televizyonu açıp da kanser hastası çocukların bir hastaneden başka bir ülkeye başka hastanelere nakledildiğini görünce boğazımda kaldı çayın yudumu.

Diğer bir kentte göç edenler ve çocukların ailesini kaybettiği haberi ve hava o kadar güzeldi ki bu gün ve insanlar şen sesleriyle sokakları arşınlarken bir kere daha anladım vatanında toprağında huzurla yaşamanın ne denli önemli olduğunu.

Yiten insanlığın ardından…

Yatıya kalan zulmün peşi sıra…

İçimden gülmek gelmedi bu gün ve içimdeki sızıyı ancak dindirebildim ve biliyorum da bu acıların bu yaraların kolayca sarılamayacağını ve sarıldığım kadar kendime ve Rabbime ve kalemime ve sevdiklerime…

Rabbim sen çıkar tüm insanları feraha.

Bir rozet değil insanlık bir rütbe hiç değil.

Sevgi ve saygının eksik olmadığı yaşama hakkı insanlık ve tüm dünyanın da barışa ve mutluluğa ve huzura ihtiyacı varken zaten bir virüs belası yüzünden bunca insan ölüp de bunca acıyı hep beraber yaşamışken dilerim ki bir an evvel bu anlamsız savaş sona erer…

 


( Havada Barut Kokusu Var... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 6.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.