DEĞERLİ ŞÜKRÜ ATAY HOCAM VE SEVGİLİ KARDELEN ŞAİREMİN SON ŞİİRLERİNE NAZİRE…




Bir iklimdi gülüşün: pervasızca yaşamanın da coğrafyası ve sevgiyi yaşatan iklimin.

Huzurdu huzuruna çıktığım Rabbimin ve uzun uzadıya sevdim hayatı.

Sevgiydi tabuları yıkan ve saygındı mevsim.

Hayatın bin bir renkli coğrafyasında g/iz bildim göğü ve telaşla sevdim ben.

Namert idi gölgeler.

Yürekteki namlu ve içine saklandığım siper.

Bir düş’ e düştüm düşeli.

Bir düşmüştüm ki kalkmak ayağa Allah’ın izniyle.

Hayatın perçemi, bayım.

Peçesi gizin ve içimde saklı dervişi sundum ben ellerimle ve baş tacı yaptığım varlığın…

O kesif sessizlik.

O kalantor gölgeler.

Oysaki ben ışıktım ve senden gözlerimi alamadığım…

Hüznümle çöktüm yere.

Hazandı esir düştüğüm.

Nasıl bir cesaretti bu da sevebilmenin yetilerimi öldürdüğü bir günün peşinden sürüklendiğim ve işte geceye erdim.

Hazansa yürek coğrafyam.

Makul olmasa da sevmek bu denli…

Şiarımsa diktiğim yaralarım ve ipliğim tükendi tükeneli kalemle daha da deştim incinen yerlerimi.

Bir baş vermişti ki hüzün: oysa mutluluğa kurmuştum alarmı ve işte hazır ol da geçen ömür bazen küpeştesi bazen arka yakası ölü şehrin ve güftemle saklandığım kaptan köşkü.

Anlayacağın bir günde saklıydı dört mevsim.

Dönendiğim eksenimde.

Dolanırken ellerim birbirine.

Nutkumsa alsa tutulmadı, bayım ve nüktedan yüreğim.

Dilemması şehrin diri gövdesi umudun ve şiirin.

Safiyet yüklü benliğim şen sesim ve bir anda solan umutlar.

Matemin yeis yalnızlığınsa reisi iken sözcükler.

Maviden rotam pembeden hayallerim ve kör noktası hayatın ne de olsa izini sürüyordum gerçeklerin.

Peki, o halde öyle olsun hem ben severken izin almadım kimseden.

Hükmü veren Rabbim bense hüzün meclisinde saklı bir kırlangıç.

Kırıldığım kadar yüreğimden ve kınandığım kadar.

Kırmızı boyalı dudakları şehrim.

Masum varlıkları çocukların ve de.

Hangi iklim olursam olayım yaşatacağım en güzelini ve sevgiyi ve şiar edindiğim kadar yazdıklarım eflatun çiçekler dikeceğim gönül bahçeme.

Hüznümle şerit değiştirdiğim.

Ahkâm kesenlerle de yeteri kadar oyalandığım ve başım dik, sevgili bayım asla bükmedim ben boynumu babam öldüğünden beri ve biliyorum ki başımı okşayandır sadece Mevla’m.

Hüzün çeşmem.

Suyolunda kırılan testim.

Bense şehirli kızım ama öykündüğümdür köy kızları ve işte al yazmamla ve alnımdaki akla düştüm bir kez adaletin ve güzelliklerin peşine.

Asil kanım.

Asil soyum.

Atalarım ve babamdan tembihliyim ben.

Şiar edindiğim doğrular ve hakkaniyet illa ki yeşerecek umutlarım Allah’ın izniyle.

Belki de olduğum yerde saydım bir ömür insanların gözünde ama münazara ettiğimdir içimdeki çocuk ve yüce Rabbim ve kalp gözümle koştuğum son bense hayata yeniden derlerken yazdıklarımla elbet kavuşacağım da sonsuz sevgiye ve özgürlüğe ve o gün gelene kadar daha çok seveceğim ama kendimi.

Daha çok öyküneceğim sevgiye içimde açan çiçeklerden sorsunlar yeter ki beni ve mademki ben bir çiçeğim:

Allah katında açacağım güne kadar da solduramaz hiç kimse içimdeki umudu ve sevgiyi en çok da Allah rızası için yaşar ve severken, bayım…


( Bir Günde Saklıydı Dört Mevsim-nazire başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 7.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu