Düşsel bir servet sözcüklerin ilhamı
aralıksız hayatı kürediğimse doğrudur ve yalnızlığın esvabıdır çektiğim
üzerime.
Rotamda ne çok kayyum.
Varlığımda saklı hazan ve hüzün.
Göğün paralelinde bir dünya benimki
dünyevi nimetlerin uzağında ve aksayan ayağı sözcüklerin bense dik başlı ve
onuruma düşkün aymazlığında gecenin bazen yağan rahmetin…
Ah, dalkavuğu mevsimin içimden sökün
eden hüzün.
Yarıladığım ömür ne ki mademki sadece
on yıl oldu kalemimle tanışıklığım en çok da sevgi ve umut, yüreği ihya eden
ikramı evrenin en çok da yazdığım ölüm fermanı takılmışken kalemlikte saydam
ruhum şeffaf yüreğim, şakıyan iç sesim en sevdiğim en sevdiğim: nemalandığım
duygular bazen tüten üzerinde yazdığım şiirin bazen içine düştüğüm bir tuzak
nasıl ki uzak kalamıyorum şiirlerin dünyasından.
İhya ettiğim aşk.
İmha ettiğim nefret dolu salkım saçak
ne çok insan bense beyhude bir aşkı bilinmez bir mealde tek tek d/okuyorum bana
iyi gelecek meramı.
Tünediğim gök kubbe.
Türevimse aşk ve sözcükler ah, bir de
ruh ikizim İstanbul ve işte perde perde yükseliyor sesi rüzgârın bazen ters
takla attığım en çok da ben iken canımı yaktığım.
Münzevi gölgeler.
Müridiyim iklimin peşi sıra gittiğim
ve diktiğim kuyruğu özlemin bazen uzayan burnu Pinokyo’nun ve ben en çok da ona
kızgınım.
Yalan söylemek ne haddime ve işte
düştü yolum Alice nasıl ki harikalar diyarında…
Yaşasın, yaşasın şiirler, azizim.
İki cihanda aziz olsun sözcükler,
yürekler.
Öyle bir minval ki yazmak bense
çoktan terk etmişken yeryüzündeki kabrimi.
Aşkın asası.
İçimde uçuşan nice dilek nice
kelebek.
Şiarım yarın Şimal yıldızım ise diğer
yarım ve iki adım var iken adımladığım her bir ad’ım.
Gülümsediğim ağlarken.
Yorulduğum severken.
Yıldızlar çakar gözlerim bazen
s/üzülürüm imge imge niyetim saklı Allah katında.
Şirazesi kayan insan oğlu iyi de
bizler doğmamış mıydık daha dün gibi aşkın kıblesinde yanıp tutuşan
yüreklerimiz narı sevginin niyaz eylediğimiz her gün gecenin de rüzgârı efkârı
çoğaltan bazen kayan bir yıldız gibi peşine takıldığımız umudun ve sevginin.
Gönlü hoş tutan.
Bazen nifak sokanlar içine düşülesi
boşluğu cennete dönüştürmek adına sessizce sevdiğim ve yazdığım dünün cinnet
akşamlarından uzakta yalnızlığın sefasını sürerken bir ömür kalemin de gıkı
çıkmamışken öncesinde.
Şiire namzet hayat.
Hayatın da ta kendisi iken şiirler.
Şirin bir teyakkuzdur bazen
sırtlandığım ve içimi deştiğim bazen içerlediğim bazen çizmeyi aşanlara sitemim
ve asla ihlal etmezken sınırlarını insanların ve işte isyanım da gölge
edenlere.
İhtimamla sevdiğim doğrudur.
İhya ettiğim yüreğimi ve mazbut
benliğimle uçtuğum da doğru dipsiz gök kubbede…
Aradığımı zaten ilk gün buldum ve
şimdi kayıp diğer yarımı arıyorum.
Tecelli eden gün ve gece teselli
bulduğum aşk ve sevgi ve şiir.
Hizaya geldiğim çeke çeke acılarını.
Bir sıkımlık canım olsa ne ki ben
kendim iken kendime yabancı?
Ve işte yakınlaştığım içimdeki çocuk:
yetim bir kasideye sığınan bazen bir meczup bazen münzevi o yabancı ve tek
muktedir olan evrene İlahi Aşkın asası saklı içimde ve dillenir de dillenir
yüreğim içimi bilen ve benden emin olan sadece Rabbim.
Dilemması ömrün direttiğim.
Direncimin kırıldığı bazen şafak
saydığım…
Şecerem hizalı.
Sancağım sevdalı.
Sadık olduğum Mevla’mı en çok
sevdiğim değil mi ki İlahi Aşkın yüreği ferah tutan varlığı.
Kubbede saklı şiarı duyguların.
Yer küreninse yok dokunulmazlığı
sadece sevdikçe ulaşır insan en ulu rakıma ve sevdiğimden öte İlahi Makamın
çağrısı ağrımıyor artık kalbim varsın boş kalsın kabrim kadri Rabbimin kayıp da
bulduğum içimde saklı onca mucizeyi gerçek kılana şükrettiğim ve hamt ettiğim
kadar haiz olduğum dertleri yine Rabbin izniyle yok saydığım ve evet, ben bir
şiirim bilinmeze gebe binlerce dize, diz dize yaşadığım Hakkın rahmetiyle ve o
halde:
Yaşasın umut ve sevgi: şiirler ki
ruhun kulpu ve işte evrenin dahi ihya olduğu; bir de baş koydum mu Şems’in
yoluna aradığım kadar İlahi Işığı nasıl da aydınlatır içimi varsın gecenin
karanlığına çömeyim varsın efkârı da dize dize içeyim elbet aşkın hünkârı ve
bilinmezin hükümranı nasıl da vakıf ezelden ebediyete…