Ey İnsanlık Sevgi Dolu Yüreğinle
Durma Gel...
Antikalaşmış, eskimesiyle hala bir değeri
olmayan pahalılık karaborsacılık, kendi içindeki insana değer vermeyen
sistemiyle, toplumsal koşullarda birlikteliği rencide eden birçok güçlükleriyle
baskısı altında olmamız, bunu aşamayacağımız anlamına hiç gelmez. Toplumun bazı
kesimleri, bu pahalılığı ortaya çıkaran karaborsacıların varlığından
habersizmiş gibi suçu başkalarına atarak, bu karaborsacıları sütten çıkmış ak
kaşık gibi görmesi hiçbir şeyi değiştiremez iken, bizler insana değer veren
yönümüzle bu anlayışla yola çıkanlar olarak, ideal olan insanlığımızla devlet
ve millet olarak boyun eğmeyeceğimiz az sonra göstereceğimizden emin olsunlar. Bizdeki
insani duygularımız ender rastlanan bir güzellikle, imandan aldığımız merhametle
gülümseyerek insana yaklaşırken maalesef bazı aç gözlerin, hiç olmayan insani
duygularıyla yaşaması, toplumsal gerçeğin tabanına uygun olmasını istemelerine
rağmen, doğru olması gereken hayatın önüne set çekerek, kendileri gibi
karanlıklarını yaşatmaya çalışmalarına izin vermeyeceğiz.
Ey insanlık, hangi günün sabahı, ya
da öğlen vaktinde gittin?
Bizi tek başına yalnız, vicdansızlığa
sarılmayı bırakarak gittin
Biliyordun böyle olacağını, kalbini
kimler parçaladı söylemedin
Şimdi herkes duyarsızlığıyla uyuyor,
uyandırmak için geri gel
Gönülde akan ırmaklar çeşmeler
kurudu, gidişinle haydi durma gel
Bekleriz gölgen yansısa bile yeter
bize, dopdolu yüreğinle durma gel
İnsan kendi içinde gönülde
hissettikleriyle, o hissettiği duyguların güzelliğiyle bütünleşmesinin
sonucunda, insanı mutlu eden adımların atılmasına sebebiyet verir. İnsanı mutlu
etmenin çabasıyla insan olma özelliğine kavuşan insan, böylesine güzel estetik duygularını
yitirmiş ya da şeytana satmış olanların içinde yaşayarak, mücadele etmemizde
bir imtihanın neticesinde karşımıza çıkmış olabilir. İşte insanlar arasındaki
yaşama geçinme ihtiyaçlarını karşılamada uyumu bozan uyumsuzların, zaten günlük
ayrışımlarımızdan ayrı bir dünyada yaşayarak bize kalkışmayla kalkışanların on
beş Temmuzda dersini verdik, gerekirse bir daha veririz bu böyle biline
vesselam.
Mehmet Aluç