Gün gelip de düşlerimi tahliye edeceğimi bilemedim ve de insanlar hep beni tanımazlıktan geldiler bir de tam tersi…
Dün camdan el sallarken misafirime, evin önünden üç yabancı kadın bana alaycı gözleri ile öyle bir baktılar ki sanırsın ki kırk yıllı dostun işin ilginci hiç mi hiç dostane değildi bakışları hem ucu yanıktı o sitemkâr bakışların hem de kaygan bir zeminde saklıydım adeta.
İçimde delişmen bir rüzgâr var bahar havasında bile beni üşüten.
Dışımda esen hoyrat poyraz ve iliklerime kadar üşüyorum ve de düşüyorum devasa bir çukura.
Sözcüklerim asil bir o kadar asi.
Randıman almaksa hayattan ben bu gün hayli acı öğüttüm bol bol da dilim yandı üstelik yoğurdu bile üfleyerek yemek yok mu…
Var olduğum da afaki ve kardeşimin yine bu gün muzipliği tuttu:
‘’Nasılsın?’’
‘’Bilsem.’’
‘’Yani…’’
‘’Hissetmiyorum.’’
‘’O halde ben yokum demek istiyorsun.’’
Bunu diyen ben değildim ama onunla hemfikirdim sonra içime kapandım bir dağ lalesi gibi sanırım rahmet istedi Didem Madak ve dokunabildiğim kadar en derine kulaç açtım ve tam da boğulacakken görünmeyen bir el beni yüzeye çıkardı.
Şu hava kabarcıklarından nefret ediyorum.
Bazense çok şey söylemek istiyorum gün içinde ve tek tek kaplıyor balonlar etrafımı ve her birinin içini boş görmek yaramı deşiyor ve binlerce cümle yerleştirmek istiyorum her birine gelin görün ki görünmeyen varlıklar tek tek patlatıyor o balonları ve cümlelerim boşlukta havada asılı kalıyor sonra bir şeyler oluyor ve dona kalıyorum geceye de erdim mi tek tek cımbızla çekiyorum asılı kalan cümleleri ve işte gözlerim kapanana değin boş sayfaya angaje ediyorum sözcükleri.
Beni duyan birileri var.
Bir de duvarların kulağı varken.
Ayak sesime hassasiyet geliştiren insanlar var ve ağzımdan çıkan her sözcüğün karşılığını veriyorlar bana üstelik herhangi bir talebim yokken ve işte rutine dönüşmüş tüm bu olup bitenle hayatımı çiğniyorum durduk yere bazense çizmeyi aşanlar var ve ben kuru havada bile lastik çizmelerimle adımlıyorum hayatı.
Galip gelmek ne ki ya da mağlup kılındığım ve kendi kaleme attığım gol bazense kalemin direğine eşlik eden kalemim artık neresinde tutuyorsam hayata illa ki elimde kalan bazen kızgın bir maşa ile elimi yaktığım elbet kalemin de işi zor en azından hizaya sokmak adına hayatımı ve hayatımı ihlal edenleri de sınır dışı etmek adına inancıma sığındığım.
‘’Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.’’(Oğuz Atay)
Soyut bir rahlede seriliyim kendimi bildim bileli ve işte acılarımı sağaltmak adına somut bir veriye dönüştürmek soyut olan neyse.
Ne izafiyim ne de hayalleri gerçeklerden ayırt edemeyen.
Belki de fazlasıyla somut değilim pek de göz önünde olmadığım.
Ama gözümün içine sokulası o kadar çok şey var ki ve işte payidar kılmak adına uğraşımı ve çözümü anlatmakta ve yazmakta bulduğum.
Henüz on seneyi bile bulmamışken yazma maceram biliyorum da ömrümün yetmeyeceğini çünkü günbegün çok şeye vakıfım ve mazhar olduğum duygulardan dev yelpazeler örüyorum ve esintisinde kâh üşüyorum kâh terliyorum.
Ölümsüz bir iklim değilim.
Ölümlü bir ikilem bazen maruz kaldığım.
Şık bir varsayım bellemeliyim belki de hayatı ya da veryansın edilesi ve işte hayatı ihbar ediyorum bir de yüreğime üşüşen kuşları ve ben onları yüreğimin bitmek bilmeyen nimeti ile besliyorum ve her yeni gün bende bir yara açarken yazdığım her yeni yazı yaralarımı iyileştiriyor kısaca kısır döngü addedilen ama kıyasıya da mücadele ettiklerimin peşi sıra gelen o yazma arzusu.

( Ben Aslında Yokum... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.