Düşlerim, diyorum düşlerim…
Kesitsiz ve de kasıtsız…
Mevsim belliyorum her yeni günü
aslında gün belliyorum mevsimi aslında iç içe geçmiş zaman ve duygular ve de
menfi müspet yorumlar bekliyorum akil adamlarından ve kadınlarından ve kaldırım
serçesi yüreğimle konduğum dal ve sokaklarda yaşanırken hayatlar evcimen
yüreğimle evdeki huzuru hiçbir şeye değişmeyeceğim elbet huzur addedilen bazen
hüzünse bazense hazan bohçasında yeryüzünün yamalı sözcükleri de bohçaya
eklediğim.
Mutlak bir mutlakıyet.
Bir isyan bazen.
İhtilal yapan gececi gölgeler ve
ihbar ettiğim zalim ve iblis ve münafık aldırış etmeden yaşayanlara inat
inancımla tüm güzellikleri içime çekmek adına…
Nefesimi saklı tuttuğum.
Nefesimi boş yere tükettiğim…
Nefsimle olan savaşıma küçükken başladığım
ve parmak arası yalnızlığından ayaklarımın bazense ellerimden dökülenler…
Kaydığım zemin.
Kaykıldığım kayrası dünyanın.
Karambole giden ömür ve işte
silahımda kalan son kurşunu şiire sakladığım…
Bir şiirsem kolluk kuvvet imgelerin.
Bir sözcüksem ya da içi boş âşık
yeter ki şiirlerim korusun beni demeyi ihmal etmediğim ve ihlal edilmiş
sınırlarım.
İzdihamı yüklenmiş evren ve gönlümün
efendisi sözcükler ve ruhumdaki kat izi doğaçlama sevip yaşarken yazmaya
durduğum bir metni ya da şiiri aralıksız ütüleme ihtiyacı hissettiğim ve
döktüğüm yaşın haddi hesabı yokken aralıksız buruşan boş beyaz sayfada asılı
duran o zemin.
Hacizli yürekler.
Katledilmiş ruhlar.
Kat çıktığım gök kubbe nihayetinde
Rabbime ulaştığım.
Bir meddücezrim belki de hatta
alametifarikası gerçeklerin ve her farkındalık kazandığımda açılan kördüğüm.
Kopçası kopmuş göğün bense düşerken
yerkürenin ta çekirdeğine ve her çekirdek çıtlattığında komşu kadın belki de
kaynayan dedikodu kazanından düşen payıma…
Paye vermesem de kötüye.
Pazen geceliğimden dökülse de
yıldızlar.
Palazlanmış yüreğimse başa almışken hikâyeyi.
Çıt kırıldım olduğum zamanlardan güne
damgasını vuran ve her alındığımda yüzümü astığım duvardaki tek leke iken
elimin de izi kalmışken duvara çentik atan bir kalem gibi diklendiğim bazense
daraldığım bazen direndiğim bazen duraklama devrine denk düştüğüm içimin
mekanizması.
Yüz ölçümü el büyüklüğünde.
Yürek genişliği dünya gibi.
Gözümde büyüttüğüm kimse beni bana
düşman kılan.
Yüreğime iyi gelen kimse ansızın
kimyamın değiştiği bazense sevginin doz aşımından zehirlenme tehlikesi
geçirenlere bol bol nefret püskürten zebani.
Bir kıyımsa uğradığım ve ben bunu
ömre yayıp da kıyama durduğumu sanıp aslında kendime eziyet yapmışken.
Okunmamış bir roman gibi bazen kazan
kaldırdığım.
Bazense sonlanmayan bir roman gibi
yaz yaz olduğum yerde saydığım ve işte iklimin güncesi iken hayli soğuk bir
günün ertesinde Nisan güneşine duyduğum hasretle sabahı zor ettiğim.
Geceden damlayanlar ve yüreğin
kıyısına vuran sözcükler belki de duyguların haşmetinde ansızın solan bir çiçek
gibi mezar taşıma yazılacak en uygun metni yazana kadar da zaman vermesini
dilediğim Yaratan ve her halükarda anlatacaklarımın bitmemesinden mi nedir
biteviye başa sardığım bir kaset gibi içimin rüzgârında göğe astığım isyan
bayrağım ve rüzgâra kapılıp da uçarken hala sonlanmayan kendimi arayışım.