Bir yenilgiden de çok ötesiydim ya da
yanılgı deyip de çıkmalı mıydım işin içinden?
Tozkoparan fırtınası hem manidar hem
atadan yadigâr ve üstü örtülü hayallerim ve de düş babında uykuma eşlik eden
zinhar kâbuslarla da eşleşti mi alt belleğim…
Günü kurtarmaktı belki de benim cüret
ettiğim:
Üstüm başım ölüm ve hüzün kokan.
Bir düş mektebinde kayıtlı öğrenci
olmasam bile yaygın eğitimdi artık benim tek hazinem bir o kadar da annem iken
tek ziynetim
Öfkemdi kabaran bazen.
Hani, yüreğimin daraldığı ve sıkıştığı
o daracık dehliz bir o kadar içimdeki ukdelerin nizamında eksik olmayan da
nazımın niyazımın nezdinde tükettiğim ömrüm ve nefesim…
Nefes almanın bir şölen bir mutluluk
olduğunu çok geç anlamıştım hem ben hem de annem ansızın hastalığın pençesine
düşüp de peçesinden sökün eden oksijenin ne de denli kıymetli bir hazine
olduğunu Rabbim bana da anneme de göstermişti işte ve de ansızın.
Nidaların solduğu.
Nefesin zorladığı hayat koşusu.
Göğün kıraç toprakları yoksa
yerkürenin mi demeliydim ve işte teselli babında yerkürede uçuşan bir buluta
meylettiğim en çok da firar eden mutluluğumun ve hayallerimin ardından tek
derdim iken günü kurtarmak hayatı kotarmak.
Telaşla kaygıyla yaşadığım da öte
zemheride tir tir titrerken.
Oysaki Nisan ve bahar çalmışken kapıyı.
Tevazu yüklü yüreğimi de ardına kadar
açmışken ve işte kendimi kucaklamamamın diğer adı iken annemi sağlıklı görme
arzusu.
Karıncalanan ellerim.
Kararınca sevmekten çok öte
delicesine sevdiğim annem öyle ki kendimden çok ama çok önce ve işte önceliğim iken
annemin nefesinin kesilmemesi ve kalbinin sıkışmaması.
Hüzün ya da elem denen teranede asılı
kaldığım bir o kadar umuda ve inançla boyadığım yeryüzü.
Kıblemden tüten duman.
Umudun tefrikası.
Sevgimin güncesi.
Güne erkenden başlayıp erkenden
bitirdiğim ve bir günü daha sağ salim atlatıp yarına demiyorum ki yarınlara
sadece yarına kucak açtığım.
Güneşin çığlığı.
Yıldızların mehtaba olan aşkı.
Mademki ben de bir Yıldız idim ve
kuyruğum çoktan kopmuş olsa bile bir püskülü arkama takıp dünyanın kirini kinini
çer çöpünü süpürdüğüm.
Dedim ya:
Günü kurtarmak.
Yapmam gerekenler sıraya koyup gün
içerisinde ve işte fırsat bulup da masanın başına oturduğumda içimdeki yangını
söndürmem nasıl imkânsız ise mümkün mertebe dişe d/okunur bir şeyler yazma
arzusu ile maksat mademki günü kotarmak.
Annemin ilaçlarının takibi ve
aralıksız çalışan oksijen makinesi elbet yetmediği kadar bunca şey ben de
yetemezken dünyaya yetim varlığım bir de öksüz kalmasın diye kendimi anneme ve
umuda adadığımdan da öte kendimden firar edemediğim kadar en azından yazarken
geçen kısa sürenin bir şölene dönüşmesini temenni edip kalemle olan diyaloğumda
içimdeki sıkıntıyı hafiletmekten ötesi önem arz etmezken ağırlaşan yüküme de
razı ve şükredip…
Kendimden çaldığım filan da değil
hani kendimi çoktan kaybetmişken arayışında olduğum şeyin tam olarak ne
olduğunu bilemediğim kadar da emin iken o duygumdan:
Annem ve ben mademki bir bütünüz…
Tasfiye edemediğim ne varsa.
Tahayyül edebildiğimden öte ne yoksa.
Bir varmışım meğerki ben ve bir de
yokmuşum…
Yokluğun kanatlarında yoksunluğa şerh
düşüp tüm okları tüm dikenleri kendime sapladığım ve batırdığım…
Batmaz bilsem de delik sandalımı iyi
kötü yüzdürüp bazen kâğıttan kayıklarla iştigal çocukluğumda oynadığım tüm
oyunların ve hayali arkadaşlarımın ardından tek gözyaşı dökmemiş olsam bile göz
pınarlarım çağlarken ve işte konuşlu olduğum o vaveyla:
Elbet gök kubbenin örtüsünün altında
uçuşan bulutlar ve balonlar ve nice kuş ve de ben de hayallerimle asılı
kaldığımın çok öncesi çok ötesi s/onsuzluğa alışmakla sırnaşmak belki de
içimdeki çocuğa bir o kadar yakamdan düşmeyen anıları ve hüznü bileyip de bazen
bir şiir niyetine bazense bir hikâyeye dönüşen iç sesim ve azalan gücüm.
Yemin billah.
Yekpare hüzün olsa içim ne ki…
İçtiğim suyun bir kaşığında yüzen kâğıttan
kayıklarım ve anılarım da peşimi bırakmadığı kadar diklendiğim keder ve ölümün
de hanemden uzak durması adına verdiğim tüm çabadan da öte inancımla ve tüm
içtenliğimle Rabbimden istediğim…
Adı ne olursa olsun yazdıklarımın.
Her ne olursa olsun içimden
taşanların…
Günü kurtarmak adına hepi topu.
Günbegün büyüyen bir dalga bir
çırpınış ve de umut ve iman gücü elbet annemle olan derin bağın kimsenin de
fazlaca umurunda olmadığı kadar ve de herkes aynı anda aynı şeyi söylerken:
Her şey bizler için…
Akabinde ekledikleri:
Yapacak bir şey yok ki…
Bense en imkânsızı bile Rabbimden
isteyip umutla beklerken günü kurtarmanın diğer adı ise anne sevgimde bağdaş
kuran içimdeki çocuğun tüm hezeyanlarını tüm acılarını yok sayıp da inançla
sevgiyle ve umutla aralıksız dua ettiği ve gücü yettiği kadar yetebilmek adına
en çok da yalnızlığın kör ve sağır duvarlarına asılı bir bayrak gibi
dalgalandığım kadar hayallerin nezdinde ve boşluğa asılı bir çarşaf parçası
filan da değil yüreğimi ve umudumu dalgalandırdığım elbet sadece ve sadece yüce
Rabbim, ‘’ol’’ dediği sürece…