Bir tekerleme ısmarladım evrene
bense evreleri olmayan bir mucizeydim.
Astığı astık kestiği kestik adamlar
saklıydı karanlığın çekmecesinde.
İzahı yok bazı şeylerin iması ölü bir
şiir gibi üstelediğim severken üstüme alındığım her zan kinaye:
Bense düş çukurlarına ektim düşlerimi
düştükçe gözümden insanlar içine düşülesi aşkı reddettim falan filan.
Uyruğumdu şiir ve uyuduğum da her
uyuduğumda gördüğüm rüyaları şiir diye yazdım uyandığımda sonra kaybettim
kendimi gerçekle düş arasında gidip geldiğim karınca kararınca sevenleri de
asla anlamadım: insan sevdi mi tüm gücüyle sevecek ta ki gücü tükenip de
sevildiğine şerh düştüğünde ve işte ansızın senken doğan küllerinden ve
silkelediğim içine o kül tablasının sevdiğim kadar gecenin körü bir küle isabet
eden yanmış yüreğim ve doğmamı geciktiren hüzün cetvelim.
İçimde saklı nidalar var.
Sessizliğime bile kulp takanlar.
İsyanımsa zalime, metruk hecelerde
saklanmış bir derviş gibi gidip geldiğim o uzun koridor ansızın farkına varıp
da sonlandırdığım bu yürüyüş meğerse bir arpa boyu dahi yol almamış ben yediğim
çavdar ekmeğinde saklı karbonhidrat fazla gelmiş olacak ki enerjimi saklı
tutamıyorum içimde ve büyüdükçe büyüyen o potansiyel enerjiyi yazarak kinetik
enerjiye dönüştürüyorum.
Türevimse hikâye anlatması uzun
süren.
Tok sesiyle gecenin kendime geldiğim
ve yazma arzusuyla dolu olduğum sayısız roman.
Rengim asi.
Ruhum asil.
Huzurum sönük.
Umudumsa gidip gelen.
Umduğumu değil bulduğumu seviyorum
seyyah sözcüklerle oynarken birdirbir birden bire ölüp sonra yeniden doğuyorum.
Mevsimin suçu var mı sahi?
Miskin akıl melekelerim.
Mundar kindar gölgelerden
kaçabildiğim kadar uzağa ve işte anbean yaklaştığım Mevla’m en çoksa kendime
öykündüğüm dünümü öldürdüğüm günümü ise bir çoban gibi güttüğüm.
Gücüme giden şeyler var. Misal…
Gözümden saçtığım kıvılcımlar yıldız
misali uzağımda soğuk bir tebessümle arkamdan kuyumu kazanlar.
Kazan kaldırdığımsa bir isyan yine de
yeniçeriler gibi değil eskiçeriler gibi yâd ettiğim mazim.
Bazense kesif bir sessizlik ve içime
saklanan yabancı duygular bense benzeyemem başkalarına.
Nüfuz ettiğim ruhum.
Nüfus cüzdanımda saklı bilgim.
Ruhumda aralıksız esen rüzgâr.
Yüreğimse delik deşik.
Horon tepenler var misal bir de halay
çekenler bense alay edenlere inat alayına sayıp sövdüğüm elbet münasip bir
dille anlatmak hatta anlamsızlıkta bile anlam bulmak.
Gecenin feri söndü.
Yüreğin ışıldağı dünden beri kördü.
Körü körüne mi yürüyeceğim karanlıkta
ve kördüğüm yüreğimi kordan hecelerle mi ihya edeceğim?
Bense sevgiyi önemsedim hep bir ömür.
Beyhude olan ne varsa dünümde saklı.
Günden güne büyüyen bir acı saklı
içimde içerlediğimse içimdeki yangına benzin dökenler ve beti benzi atmış bir
günün ardından tef çalanlar ve istikrarla soluyorum havayı ağır gelse de
ağırdan almıyorum ve ağdalı sözcükleri değil dolaysız bir anlatımla yüzüne
vuramadığımdan mıdır ne insanların içime atıyorum her duyguyu her sözcüğü ve
gece oldu mu tam da infilak edecekken Yaratan koşuyor ve ansızın hâsıl olan
ilham perim sayesinde kalemle hasbıhal ediyorum ve içimdeki izdiham bir
süreliğine de olsa sonlanıyor ta ki bir sonraki güne kadar.
Şimdilik bu kadar ve yarın geceye
kadar beklemeye alacağım duygularımı ve sözcüklerimi elbet yeniden dolacaktır
içime hüzünlü duygular kim bilir neremden yaralanacağım durduk yere ve ben her
ne kadar gardımı alsam da kolum kanadım kırılacak ta ki esmer gece ile olan
randevumda Rabbim de yetişecekken yardımıma ve gün boyu dolup gece oldu mu
deştiklerim sayesinde dengemi korumayı amaçlıyorum gerçi şirazesi çoktan kaymış
dünyanın ve insanların yanında benim dengem ne kadar saklı kalacaksa.
Dengim olan mı?
Bir bilsem keşke ve işte muhatap
olduğum hayattan ve bir günden geride kalıp da geceye savurduğum sözcüklerim ve
gözyaşlarım…