Hayallerimin bataryası bitti işte bir kere daha ve artık sızlamıyor yüreğim belki de mevsime ihanet ediyorum nefsime yaptığım eziyet ise en sevdiğim meziyetim iken yine de yetmiyor ve boşa çıkıyor uğraşlarım ve mentollü şeker tadında yazmadığım sözcüklerim nasıl da yakıyor genzimi.

Tıpasını kapadım yüreğin.

Tırnaklarımla kazıdığım hayallerim ve içine kaçmaya sabırsızlandığım kabrim.

Mevsimden mevsime geçiştir benimki bu haletiruhiyeyi ben bile adlandıramazken nasıl beklerim insanların beni anlamasını? Yine de anlaşıldığımı biliyorum tek varlık tarafından bir de sen, Kafka.

İçerlediğim aslında dışa nüksetmeyen iç sesimin gece oldu mu bangır bangır bağırdığı hem sevmem ben öyle yüksek sesle ne müzik dinlemeyi ne de televizyon seyretmeyi ama yüreğimin frekansı öylesine yüksek bir tondan yayın yapıyor ki ve işte elimde olmadan dilime vuruyor ve çevremde olan olmayan herkesten medet umuyorum elbet olan yine bana oluyor ve gece oldu mu çoktan bitiyor enerjim.

Öylesine bir ivme ki benimki…

Öylesine derinden savuran ve beni savsaklayan.

İhtimal dâhilinde dahi değil mutluluk benim penceremden en azından bulduğum buluşturacağım minik detaylarla mutlu olmaya çabalıyorum zaten tek yaptığım da tam olarak bu: çabalamak.

Skalası çok devingen duygularımın ve açlığımı hüzünle bastırıyorum.

Minyatür dünyan ve iç sesim bakiyesi sadece sıra dışı bir rüzgâr elbet içime ve de ters estiğim.

Rotamsa değişmiyor ama bir yere varamıyorum.

Ola ki varayım; yanlış adres olduğunu söylüyorlar.

Gerisin geri gittiğim de şüphe götürmez bir gerçek hani ve tutumsuz yüreğimle bazense dağılan mikado çöpleri gibi dağınık ruhumu tek tek toparlamaya çalışıyorum ve bir bakıyorum ki; bana tanınan zaman çoktan sonlanmış.

Hasretin de bildirgesi hani geçip giden ömür.

Çok insan var hasretini çektiğim en çok da kendim: hani cıva gibi olduğum ve işimi zamanından önce bitirip teslim ettiğim oysaki bitenin ben olduğunu yeni yeni anlıyorum ve dünde kalan güvendiğim herkes artık yok işte yanımda öyle ki ben bile terk etmişken kendimi tembihli yüreğimle bir de provasını yapıyorum mutluluğun ve çevirisini yaptığım onca şeyden geriye sadece nasır tutmuş bir parmak kalmış.

En azından nasır tutmamış yüreğimle sekmeye devam ediyorum evrende…

Bir saka kuşu gibi ya da ürkek bir serçe ve işte serçe parmağım zonkluyor en çok da işaret parmağımla kendimi işaret ettiğim ve de mimlediğim…

Bir mim sanatçısı gibiyim üstüme hücum eden bunda duygunun hangi birini tek tek telaffuz edebilirim ki? Baskın olan duygular yüzünden tekelindeyim de hüznün ve çaresizliğin ve marifet bildiğim sevme duygusuyla ıskaladığım çok şey nihayetinde sevgimin ve yüreğimin ıslıklandığı…

Diğer yandan yaşadığın zamana gıpta ediyorum, sevgili Kafka ve bir mektubun yolunu beklerken insan ve adresime geç ulaşan onca mektup şimdilerde bir tık ile hamle yapabildiğim ve anında duygularımı ve sözcüklerimi gönderdiğim milenyum çağının da sunumunda nerede ise her şey imkân dâhilinde elbet huzurun da mutluluğun da nutkunun tutulduğu bu yüzden boş veremiyorum bu yüzden başa alıyorum hayatı her günde.

Mutluluk benim için edilgen ve sevgi en büyük etmen hayata tutunmamda ilk sırada olan ve kendime tutsak olduğum kadar bir ayraç aslında sevgi bazense özenle diktiğim iki yaka ısrarla birbirinden uzaklaşırken ve ben de hayattan öylesine uzağa kaçıyorum ki son zamanlarda.

Hırpalanmış yüreğim.

İçimde saklı tansiyonu dinmeyen sıkıntılar.

Sözcükler çatal misali imgeler ise bıçak mahiyetinde bense bir ömür suskunluğu giyindiğim gibi sadece iç sesimdir beni ayakta tutan ve bu şekilde yakınlaştığım kendim en başta maneviyatın hızı git gide artarken düşünmüyor da değilim hani nasıl aciz bir kul olduğumu bir o kadar yakardığım kadar Rabbime ve ne kadar yakın da olsam da çok çok daha iyi bir Mümin olmayı nasıl isterdim.

Sözcüklerse bata çıka yürüdüğüm yolda beni çamura düşmekten kurtaran yoksa tam tersi mi?

Ne yani, duyguların ve düşüncelerin ihbarı bir suç olabilir mi?

Mademki öyle değil sevgili Kafka yazdığın onca şeyin neden yakılmasını istedin? Belki de senin yaptığın daha garantili bir yol seneler sonra sunumu ruhunun bense günbegün kayıt altına alıyorum duygularımı ve solan günün gecesinde adeta geçen günün geçen zamanın kuyruğuna yapışıyorum ve boşluğa bırakıyorum hem kendimi hem kalemimi ve işte gün içerisinde yaşadığım en huzurlu bir ya da iki saattir beni ayakta tutan yine de okumasını istediğim insanların yazdıklarımdan bihaber olduğunu bilmek az da olsa acıtıyor içimi ama yetiniyorum da…

Yaşadığım kadar yaşatmak duygularımı.

Yaşamadığım kadar da olası olan elbet yazarak tahayyül ettiğim onca şey ve ben hala iki yakamı bir araya getirmek adına çaba sarf ediyorum.

Bir mizansen ise eğer ki hayat ve ben kim bilir hayatın neresindeyim ve kim bilir insanların gözünde neye denk düşüyorum?

En çok düşündüğümde bir de düş olma ihtimali ile gözümden düşen son birkaç damlayı saymazsan Kafka gece beklediğimden de iyi geçti en azından kurutma kâğıdı ile de kâğıdın nemini aldım mı elbet nemalandığım bunca hoyrat duygunun yanına da ne eşlik eder ki bir kaç damla yaştan başka bir de bana eşlik eden okuyucum ve sen, Kafka ve işte yüreğimin misilleme yapmasının ertesi sakinleşip de noktayı koydum bile hem güne hem de yazdığım bu son mektuba.

 


( Bir Düş Olma İhtimali İle Sevgili Kafka... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu