Miskin bir rüzgâr olmayı ben
istemedim sadece feri söndü özlemin ve kat çıkacakken aşka ve rahmete ve…
Susuverdim işte ansızın
Susuz kalandı mısralarım
Eziyet babında gidip geldiğim
Devasa bir aşkın kazasını kıldığım
Yankesici düşlerim ve ipekten hayallerim.
Sunumu ömrün
Bir sürahi dolusu hüzün
Aç karnıma içtiğim
Suya biat bir damla huzuru içime
çektiğim.
Bir yanılgıyım da aynı zamanda
Yenik düştüm mutluluğa yağdırdığım
muradımla
Yakamdan düşmeyen hüzün reçetem
Sevginin efkârına bandığım
Bitimsiz özlem
Hem kendime hem huzura:
Yandığım kadar ateşin közünde
İstiflidir zerreciklerim
Kâh kelebek kâh pervane
Miskince susanlara nazire ettiğim.
Ses etmeden sevdiğim değil yalan
Tek sesidir ruhumun
Atan yüreğimdeki dengesiz ritim
Bazen sona kalan
Bazen başlamaya mecali olmayan
Surdan kaleler inşa ettiğim
Şairin dilinde kelam
Yüreğime söz geçiremediğim kadar
hücum eden
Bu feveran duygular serildiğim
Rahlesi aşkın
Sinemde bir yanıp bir kayan
yıldızların
Satır arasına hücum ettiği nasıl ki
kaçmaz gözümden
Kaçıp da kovalandığıma kim şahittir?
Söyleyin varsa cesaretiniz.
Yekpare hüznüm ben
Alabildiğine pervasız
Sinemdeki kat izi mi?
Severken düşüp de yaraladım
diz(e)lerimi