Belirsizliğin kıskacındayım ve ruhum
aralıksız kamçılanıyor bense yarış atı olmaya çoktan alışmış olmam gerekirken
izah da edemiyorum kimselere yine de olanca gücümle; tüm yarışımın kendimle
olduğunu söylüyorum.
Sessizlik oysaki damarlarımda dolaşan:
öncesinde kelimeler ve bir öncesinde sevgi ile ilintili ne varsa içime çektiğim
bozguna uğradığımda ise damarlarımdaki sıvıyı ya da mefhumları dökmek adına
ortaya, kanımı akıttığım.
Finale henüz varmadım şimdilik
vizelerle idare ediyorum ve içine yerleştiğim çan eğrisinde aralıksız çanlar
çalıyorum ruhumdaki katedralde.
Sözcüklerim bir de özümsediklerim.
Hakir görmediğim hiçbir Allah’ın kulu
ve sevgimin de coşkumun da gaipten geldiği.
Sıradan bir insan gibi gözüksem de
beni özel yapan özel problemlerim var ve hiç birini dile getiremiyorum sadece
yalnızlığımdan ve acılarımdan aldığım güçle-ki normalde hayatıma ket vurması
gereken onca acıya rağmen- ve pelüş yüreğimde gezinen ceylanlar ve uçuşan
kuşlar.
Yeni bir paragrafa başlamak adına
kalemin ucunu hafifçe törpülüyorum ama öylesine güçle bastırmışım ki kalemi
kağıda kalemin canhıraş bağırtıları geliyor kulağıma üstüne üstük yırtılan ve
üstü başı kan içinde kalan kağıdı görüyorum da…
Mazoşist bir eğilimle gülümsüyorum ve
içimdeki yetimin başına cetvelle vuruyorum oysaki öğretmenlik yaptığım yıllarda
hep sevgiyle okşardım öğrencilerimin başını hatta onlara dokunmaya dahi
kıyamazken ve hep de aklıma gelen şu anım:
Kolu alçılı cennet gözlü sevgili
öğrencim asla gitmez gözümün önünden.
İstanbul’da olmasına rağmen herkesin
terk ettiği bir semtte kendimi köy okulunda hissettiğim hayatımın en mutlu
zamanları ve ücretli öğretmenlik yaptığım bu küçük ve terk edilmiş okulun
nerede ise tüm sınıflarında derse girdiğim zamanlar.
İngilizce öğretmeni olarak görev
yapsam da fen bilgisi ve matematik de olmak üzere tüm öğrencilerimle tanıştığım
ve ansızın onların baş tacı olduğum yıllar.
Yaptırım gücümse hep sevgiden yana
olan ve işte öğrencilerim o kadar hırpalanmıştı ki küçücük yaşlarına rağmen ve
elimi her uzattığımda korkuyla irkilip kaçtıklarını nasıl görmezden
gelebilirdim ki ben?
Öğrenci iken arkadaşlarıma ve
öğretmenlerime; öğretmenlik yaptığımda ise öğrencilerime devasa bir sevgi
beslediğim ama konu kendime geldi mi en ağır şekilde kendimi cezalandırdığım
öyle ki binlerce defa tek ayakta cezaya çarptırmışımdır kendimi.
Sevginin lokomotifi benliğim ve
sevecen yüreğim ama konu kendim oldu mu sevilecek son insan olduğumu her
düşündüğümde kendime inanılmaz yüklendiğim su götürmez bir gerçektir.
Sevgiden konu açıldı mı zaten duramam
da durduğum yerde ve sayısız pervane ve kelebek uçuşur içimin balta girmemiş
bahçelerinde.
Günü uyuttum annemi de ve şimdi sıra
içimdeki kırık kumbaraya sözcük atmaya geldi ve işte kelebek avına
çıkarmışçasına düştüm bir bir sözcüklerin peşine.
Peşinen ne yazacağımı bilemesem de
gün boyu nemalandığım sayısız duygu ve olayın neticesinde illa ki peşinden
gidiyorum benden kaçan ruhumun ben zaten milim kımıldayamazken yerimden sadece
ruhumun rüzgarı ile hava alıyorum.
Hangi iklim olduğum ise bilinmez.
İklimlerde seğirten yüreğim: hem
çiçek vasfımla yola düştüğüm hem de yıldız olup defalarca kaydığım.
Manen verimli bir gündü benim için
bir o kadar hüzün yüklendiğim ve insan sevgimle yine başımı derde soktuğum
diğer yandan peşimdeki gölgeleri itekleyip de tahliye olmak adına içine
düştüğüm zindandan oysaki görünürde bir elim yağda bir elim balda mizansenine
denk düşen haletiruhiyem ve ben Allah Allah nidaları ile Allah rızası için
yaşayıp sevmenin güncesine sadık kaldığım kadar kendimle uzlaşma gayreti içerisinde
iken.
Kibirli nidalar duyuyorum zaman zaman
ve dinmek bilmeyen sapkın ve alaycı kahkahalar öyle ki an geliyor gelen
seslerin kime ait olduğunu çözemiyorum ötesinde ilgilenmiyorum da yeteri kadar
sıkıntım varken ek dertler ve dış ses asla muhatap olmadığım bir veryansın ile
içime kapanıyorum akabinde hep de olduğu üzere.
Bir dağ lalesi gibi ve şairin de önce
içine sonra dışına kapandığı gerçeği ile baş koyduğum yoldan da dönüş yok iken
bir yandan içimdeki izdihamı ve sıkıntıyı ihbar ediyorum Yaratana ve gönülsüz
kalkıp da güne geceden kalan bir yorgunluk ve sıkıntı ile aciz varlığımla ne
çok şeyden feragat ettiğimi düşünüyorum da…
İşim gücüm zaten hep bu:
Bir şeylere aklım takılı iken
akabinde derin düşüncelere daldığım ve gün sonunda bitap düşüp de kalemle
hasbıhal etmekten başka da isteğim yok iken.
Frekansı tutmuyor kimi insanın
beynimdeki dalgalarda konum atıyorum beynime ve ruhuma.
Mizacımdaki kıvılcımlar.
Mealimse Allah katında kayıtlı iken
ve karambole giden koca ömrün de acısını çıkarmak adına belki de tüm uğraşım.
Zanların zamlı tarifesi bense
kuluçkaya yatmış bir tavuk gibi gözümün yaşını da yasını da içime akıttığım ve
acilen kan nakli yaparmışçasına sözcüklerle pansuman yaptığım yüreğim…
Meylettiğim bir sabır taşı.
Hicap yüklendiğimse içimdeki çelimsiz
çocuk ve manen kendimi hala lise öğrencisi gibi hissediyorum bin yaşıma gelmiş
olsam bile seviyorum annemin küçük kızı olmayı ve fıtratımdaki salınım ile
devasa bir fay hattı hâsıl oluyor kâğıdın zemininde ve derin çatlaklar ve
devasa obruklar adeta sele kapılan Ankara’ya nazire yaptığım ve içine düştüğüm
boşluğu diskalifiye etmek adına sözcüklerle tokalaştığım ve içimdeki minyatür
cenneti bana dünya gözüyle armağan eden Rabbime aralıksız hamt ediyorum ve
sadece kendi peşimdeyim.
Hangar büyük olduğu kadar içine
düştüğüm arpa ambarı hulasa bir enginlikte ve ben bol bol gagalıyorum sevgiyi
içimde titreşen tüm duyguların da anası iken aşk ve aşikâr aşka aşina olan
ruhumdan tüm geçenler ve bakaya kaldığım yarınlara da hala umut bağlarken…
Zemheride açan bir kardelen.
Kutuplarda ava çıkmış Eskimo.
Miadı dolmuş iken hayatın, kalemimin
ve sevgini rüzgârı ile milat bildiğim o gün: hani kalemimle ilk tanıştığım gece
ve yıllardan 2012.
Düşkünlüğümse sevgiye ve hayallere ne
de olsa yüreğimin dokunulmazlığı sayesinde pek çok putu devirdim ve bir ömür
ben sadece önüme bakmışken arkamdan ıslıklayanları da duymazdan gelip seveceğim
insanların peşindeyim ve de sevdiğim nicesi ve içimdeki huzursuz ruhla
tepiniyorum kâğıdın üstünde ve başımı yasladığım Rabbime nasıl da şükür
ediyorum…
Ne de olsa cennetin dünya versiyonu
kalemle olan ilişkimde adımladığım yol nasıl ki cennete varıyor üstelik dünya
gözü ile görüp göreceğim en muhteşem farkındalık sayesinde bir yandan da
sızlanıyorum kendimi kabullenmenin verdiği zorluk ve hoşlukla da muhatap iken…