Düş mahkûmudur yorgun yıllar bazen
tersten eser rüzgâr bazen bozguna uğratır insanı ve kimisi hercai kimisi seferi
varsa yoksa bahtın solmadığı soldurmadığı ufukta saklı umut ve seyyah
yüreklerden bulutlara dokunan her zerre elbet şairin şiarı sevgi, mezesi özlem
üstüne içtiği bardak dolusu imge belki de serzenişi kadere istifli sözcüklerden
inşa ettiği gök kubbe ve hatırına aşkın şanıyla şerefiyle yolcusu olduğu bu
bilinmez hanın…
Ah, Lavinia…
Sessizliğimi mazur gör sevgiyi
pelesenk ettiğim
Ömre katık ettiğim özleme rağmen
Hali hazırda gözlerimi diktim ufka
Şarkılardan geçtim
Şiirlere serildim
Bahtımın Şimal Yıldızı
Olmaz mı karanlığın çıkış kapısı?
Meylettim ben bir kere bu aşka
Lavinia:
Başımı koyduğum hazanın tutuklu
kollarına
Serildiğim kadar mateme
Sarındığım kadar hüzne
S/üzülen nameler
Bir hıçkırık gibi boğazıma takılan
Ne çıkar ki hem;
Esefle dolduğum kadar bahtın rüzgârına
Araf’ta asılı şecerem
Gönlümsün ve hutbem
Aşksın hatta asası da aşkın
Andıkça seni dolar gözlerim
Gözümün önünden de gitmez o güzel
siman
Hazanım ben
Varsın olsun
Hür değil hor görüldüğüm kadar
Hamt ederek geldim ben bu güne
Hercai yüreklere meyletmedim
Kurşun yiyendi yürek
Kurşun kadar da ağır bu bitimsiz
hasret
Mealim mi ne?
Mecalim kadar meramım da
Mal oldu ömre hayallerim
Gözümün önünde uçuşan
Belki de yerinden sökülen kornişleri
gönül perdemin
Muteber olansa yalnızlık
Asiyim ve asil
Kimine göre hâsıl olan her günde
Saklandığım kadar addedildiğim sefil
Seferi yıldızıyım göğün
Şendi bir zamanlar sesim
Sakıncalı bir varlık gibi kaçışır
insanlar benden
Oysaki sevgiyi altın tepside sundum
bir ömür ben.
Kıblem ve yüreğim
Defolu sözcüklerim bağlanan basiretim
Göğün yedi kat üstü
Yemedim içmedim sevdim ben tüm
insanlığı
Hak ettiğimden öte
Hemhal olduğum bunca duygu
Efkârı öteleyen bir uydu adeta yürek
Severek raks eden sözcükler
Tefe konsam da bazen
Tavaf ederim ben evreni kalp gözümle.
Sınandığım kadar sireni de susmaz
acıların
Hüznüme kefilim, Lavinia bir de bu
bitimsiz aşka
Horon teperler
Harı yüreğin nasıl da eser ruhumda
Kâh rüzgârım
Kâh sarp bir dağın yamacında seken
bir ceylan gibi
Sağalttığım acılarım seve seve dünya
denen bu hüzün iklimini
Şerefimle yaşarım
Şirazesi kayanlardan olmadım
Kaybolduğum kadar vakıfım ben
gerçeklere
Bir imla hatası belki de bu aşk
Aş erdiğim huzur ve mutluluk
Kırık kanatlarımda saklı rehavet
Uçmasam bile konarım en tepeye
Varsa yoksa Rabbim eşlik eden İlahi
Adalet
Yoksa nasıl vuku bulurdu bunca dilek?
Nasıl nasıl dayanırdım sensizliğe?
Kara delik misali içine çekildiğim şu
dehliz
Makul olan hep sevmek haricinde
Yitip gittiğim bir hikâye
Uzandığım boylu boyunca o ulvi rahle
Kök hücremde dahi saklı sevgi
Niyazım nazım dinmeden
Ömür de sonlanmayacak
Seninle ya da sensiz
Açıp da solacağım o günün izinde
Belki de hayatın gizinde saklı bir
hece
Adını andığım aşkın yanında
Soluğum kesilse de vermeden son
nefesi
Şair edindiğim kadar irademi
Elbet bekliyorum o günü
Dolan miadı bunca şeyin
Dokunaklı bir şarkıdan çok öte
Teneffüs ettiğim bu hava ve sensizlik
Layığıyla yaşamadıktan sonra ne işe
yarar ki insan?
Helalimsin bazense harcı âlem
Fedaisiyim bu aşkın
Firar etmeden ruhum bedenden
Susmayacak da bu şarkı
Nakaratı sen
Niyazı Allah katında saklı her duanın
yolu
Elbet çıkar İlahi Aşka
Seninle meylettiğim her gün her
saniye
Demlendiğim kadar bilinmezin
özlemiyle…