Eskiden anlatılan bir hikaye: adamın biri oğlunun eline bir testi verir ve kuyudan su getirmesini ister. Ardından da bir tokat vurup testiyi kırmamasını tembih eder. Çevresindekiler, neden hata yapmamış evladına ceza verdiğini sorarlar. “ Testi kırıldıktan sonra ceza versem ne işe yarar?”
Hata yapmamış
birini cezalandırmak ilkelliktir, vahşiliktir.
Hukukun, adaletin işlediği
devletlerde kimse suç işlemeden cezalandırılmıyor. Hatta, suç ispat edilmedikçe
bile ceza verilemiyor. Adalet, hukuk, medeniyet ne kadar güzel şeylerdir, aksi halde asılsız suçlamalarla nice insanlar
haksız yere cezalandırılabileceklerdi. Yine de her şeyin fazlası zarar diye bir
tabir var. Hukuk o kadar değişti ki, günümüzde suç üstü yakalanmışlar bile bir
şekilde cezalandırılmıyorlar. Haberlerde defalarca okumuşuzdur: “hakim
tarafından adli kontrolle serbest kaldı”
Hukukçu değilim,
adli kontrolle serbest bırakmanın elbet
bir izahı vardır. Defalarca suçluların adli kontrolle serbest kaldığı haberini
okursanız, yapanın yaptığının yanına kar
kaldığını düşünebilirsiniz. Adli kontrolle
serbest bırakmak toplumda maalesef çok derin yaralar açmıştır. Bu yaraların en acı olanı, kadın
cinayetlerindeki katillerin çoğunun zamanında adli kontrolle serbest kalmış
olmalarıdır. Genelde katil defalarca kurbanını
darp etmiş, tehdit etmiş hatta öldürmeye teşebbüs etmiş ama her defasında
serbest kalmıştır. Hukuktaki esneklik
koca/sevgili kurbanı kadınların
canına mal olmuştur. Kadın cinayetinden
katil kadar katili zamanında cezalandırmayan yetkililerde sorumludur diye
düşünüyorum. Musibet, bela bazı
vakıalarda göz göre göre, elini kolunu sallaya sallaya gelmiş ama ne hikmetse
kimse gözü dönmüş psikopata dur diyememiştir.
Adli
kontrolle serbest bırakmanın daha büyük zararları da vardır. “yapanın yaptığı
yanına kar kalıyor, devlet cezalandırmıyor!” düşüncesi suç işlemeyi kolaylaştırmaktadır. Günümüzde 15
veya 20 yaşında 100’e yakın sabıkası olan gencin haberini okuduğumda hayretler
içinde kalmıştım. Evet, defalarca
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık, tehdit ve yaralamadan dolayı polis
yakalamış ama hakim adli kontrolle serbest bırakmış. Demek bu işler bu kadar
basit ha? Her defasında serbest kalmış haydutu kim tutar artık? Defalarca
serbest kalmış birini tanıyan, bilen kişinin de suç işlemesi kolaylaşır. Ne de
olsa serbest kalacak, ne de olsa yaptığı yanına kar kalacak.
Bu konuda
madalyonun diğer tarafı, madur olanlar üzerindeki menfi etki daha da kötüdür.
Kendine, malına zarar vermiş birinin elini kolunu sallaya sallaya gezdiğini görenin
adalete güveni sarsılır. Daha beteri
ise, kendisi ceza vermeye kalkışır.
Nitekim, çok sayıda alacak verecek meselesi kanlı bitmektedir. Madur olan vatandaş mahkemeye verme yerine
kendisi şiddet kullanarak meselesini çözmeye teşebbüs etmektedir.
Bütün bu menfi
gelişmelerin daha büyük boyutu ise vatandaşın kendisini güvende hissetmemesi ve
bu yüzden silahlanmasıdır. Cepte tarak
taşır gibi silah taşınmaktadır ve her yere silahla gidilmektedir. Düğünde, nişanda,
piknikte bile tartışma büyüyüp silahlı kavgaya dönüşebilmektedir.
Tam anlamıyla
kısır döngü oluşmuştur, vatandaş güvende hissetmediğinden silahlanabiliyor ama yanında
silah olunca ufacık bir tartışmada bile silaha sarılıp kan akıtabiliyor.
Toparlayım artık;
adli kontrol şartıyla serbest bırakmanın hukuki yönünü bilemem ama toplumda
derin yaralar açmaktadır. Her suç işleyeni yıllarca hapiste tutmak elbette
çözüm değildir. Suç işlemek sıfırlanamaz ama asayiş olayları aşağılara çekilebilir.
Daha açık bir ifadeyle, vatandaş en
azından devletin vereceği cezadan çekinip kolayca silah almamalıdır ve tarak
taşırcasına silah taşımamalıdır.
Yetkililere küpe
olsun: geçenlerde Konya’da babasını silahla öldüren 16 yaşındaki genç çok kolay
bir şekilde silah elde edebilmiş, bunu
taşıyabilmişse eğer bu cinayetten silah ticaretini yeterince denetlemeyen
yetkililer de sorumludur!
Abdullah konuksever