Mustafa Kemal Atatürk sinemayı oldukça seven bir insan. O dönemlerde çok meşhur olan Charlie Chaplin’in ( Şarlo ) filmlerini defalarca izlediği bilinen bir gerçek. Ayrıca sinema sanatının önemini de şu sözleri ile dile getiriyor:
“Sinema gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit bir eğlence gibi gelen radyo ve sinema bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya’daki kadın Amerikan artistine benzeyecek, Afrika’nın göbeğindeki siyah adam Eskimo’nun dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşmiş bir Dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa, barut ve Amerika’nın keşfi gibi hadiseler birer oyuncak mesabesinde kalacaktır.”
Sinemaya bu derece önem veren Mustafa Kemal Atatürk 1936 yılında oturup kendisi bir şeyler yazıyor. Yazdıkları tabii ki Kurtuluş Savaşı ve sonrasında yapılan inkılaplarla ilgilidir ama anlatılanlar bir askerin bakış açısıyla ele alınmıştır. Ayrıca senaryo yazmak apatrı bir teknik olduğundan Atatürk’ün yazdıkları bir senaryo değil adeta belgesel roman tarzında bir şeydir ve kendisi de bunun farkındadır.
Yazdığı 137 sayfalık eseri iyi bir sinema eğitimi almış olan Münir Hayri Egeli’nin önüne koyuyor ve ‘’ Bunu oku ve senaryo haline getir.’’ Diyor.
Münir Hayri Egeli Atatürk’ün ‘’ Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’’ Adını verdiği eseri okuyor ve görüyor ki bu hikaye sadece Kurtuluş Savaşı ve İnkılapları anlatmıyor ayrıca Atatürk’ün hayatından da kesitler var her ne kadar Mustafa Kemal’in ana karakteri Tarık adlı bir subay olsa da.
Bu eserin senaryolaştırılması ve filminin çekilmesi için kollar sıvanıyor. Senaryo yazımı Mustafa Kemal ve Münir Hayri Egeli tarafından yapılacaktır. Metin danışmanları Afet İnan Recep Peker ve Hasan Reşit Tankut olacaktır. Kamera arkasında yine Münir Hayri Egeli olacak ve filmin yönetmenliğini de o yapacaktır.
Münir Hayri Egeli ilk iş olarak Mustafa Kemal’e ana kahraman Tarık’ın bir asker olmasındansa bir öğretmen olmasının daha doğru olacağını söyler ve Mustafa Kemal bu fikri oldukça beğenerek şöyle der: ‘’ “Evet...İnkılabı gelecek nesillere götürecek kıvılcım, öğretmenlerden fırlayacaktır. Tarık’ın bir öğretmen olması daha uygundur. Ona göre düzeltmeli”
Böylece asker Tarık öğretmen Tarık olur. Ancak yine de senaryoda bir eksiklik vardır.
Bir gün Mustafa Kemal Münir Hayri Egeli’ye sorar: ‘’ Bu senaryoya daha neler ekleyebiliriz?’’ Bu soru Münir Hayri Egeli’ye düşüncelerini açıkça söyleme fırsatı vermiştir.
Zamanın film anlayışına göre bir filmin konusu ne olursa olsun içinde mutlaka esas oğlanla esas kız arasında yaşanan bir aşk olması gerekmektedir. Oysa Atatürk’ün senaryosunda bu yoktur ve Münir Hayri Bey ne zamandır bunu Atatürk’e nasıl söyleyeceğini düşünmektedir.
Atatürk’e ‘’ Bir filmde kadın ve aşk unsuru da aranır. Ama bilmem siz nasıl buyurursunuz.’’ Atatürk’’ Nasıl yani?’’ diye sorunca Münir Hayri Bey daha önce Hatice Özgener Hanım’dan duymuş olduğu Mustafa Kemal- Hatice arasındaki çocukluk aşkını anlatır ama isim kullanmaz. Mustafa Kemal gülümser ‘’ Evet... Bizim de çocukluğumuzda başımızdan böyle bir çocukluk aşkı geçmişti. Bunu senaryoya koyunuz ama isimleri değiştiriniz ki bugün evlenip çoluk çocuğa kavuşmuş insanların he kendileri he çocukları rencide olmasın bu çocukça aşktan dolayı ‘’ der. Ayrıca yine kendi aşkları ile ilgili üç başka hikaye daha verir Münir Hayri Egeli’ye...
Ancak bu senaryo bir türlü bir film haline getirilemez. Bunun en önemli sebeplerinden biri senaryo danışmanlarından Recep Peker’in senaryoya bazı hususlarda sık sık itiraz etmesidir. İkinci sebep Mustafa Kemal’in önünde önce Boğazlar sorunu daha sonra da Hatay sorunu gibi bir sorunun bulunmasıdır. Yani bu senaryo ile ilgilenecek çok da zaman bulamamaktadır. Üçüncü husus ise 1937 Yılından itibaren Atatürk’ün artık sık sık hastalanmasıdır.
Sonuçta senaryo bir film haline getirilemez.
İyi de bir film haline getirilmemiş olsa bile böyle bir çalışmanın yani bu senaryonun ya da Mustafa Kemal’in yazdığı metnin muhafaza edilmiş olması gerekmez miydi? Gerekirdi ama ne yazık ki bu senaryonun varlığından ve dört bölümdür anlattığımız Mustafa Kemal-Hatice aşkından sadece Münir Hayri Egeli’nin 1954’de yazdığı ‘’Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar’’ adlı kitapta bahsediliyor. Başka herhangi bir kaynakta Mustafa Kemal’in ‘’ Ben bir İnkılap Çocuğuyum’’ Başlıklı bir senaryo yazdığından bahsedilmiyor.
Bu senaryo daha sonra bulundu mu?
Bazı söylentilere göre 2008 yılında bu senaryo bulunuyor. Daha sonra Senaristliğini ve sunuculuğunu Can Dündar’ın yaptığı Sarı Zeybek adlı belgeseli yapan ekip bu senaryoyu da film haline getirmek istiyor ama filmde Atatürk’ü Uğur Dündar mı Rutkay Aziz mi canlandırsın tartışmaları yanında böyle bir filmin maliyetinin 8-10 Milyon dolar gibi çok yüksek bir rakam olacağı sebebiyle vaz geçiliyor.
Sonuçta Mustafa Kemal’in çocukluk yıllarında Hatice adlı kendi yaşlarında bir kıza aşık olduğu doğrudur ancak bu kızın 1865 Selanik doğumlu ilk bayan milletvekillerimizden Hatice Özgener olma ihtimali %1 bile değildir.
1954 Yılında ‘’Atatürk’ten Hatıralar’’ adlı kitabı yazan Münir Hayri Egeli öyle anlaşılıyor ki Hatice Özgener’in kendisine anlattığı bir başka Selanikli Hatice’nin hikayesini Milletvekili Hatice Özgener’in başından geçmiş bir hikaye olarak hatırlamış ve o şekilde anlatmıştır Atatürk ve Hatice Hanım arasındaki yaş farkına dikkat etmeden ya da yıllar sonra Atatürk-Hatice aşkını daha ilginç kılabilmek için birileri Hatice Özgener’i bu olaya dahil etmişlerdir.
(
Ben Bir İnkılap Çocuğuyum.---4. Bölüm--- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
29.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.