1
Güneş’in kütlesini sıkıştıran kütle çekim kuvveti, Güneş merkezinde tersine bir ısı ve ısı basıncı kuvveti ortaya koyana kadar Güneş kütlesi büzülmesine devam eder.
Kütle ne kadar büyükse büzülme ve tersine olacak dengeleyici
kuvvetin ortaya çıkması o kadar hızlı olur. Kütle ne kadar azsa, sıkışma ve
kuvvetlerin dengeye geleceği süreçler o kadar uzar.
Güneş’teki büzen kuvvete karşı, Güneş’in içinde doğacak ve
Güneş’teki büzülmeyi önleyecek tersine kuvveti oluşacak dengeye; ısı basıncının
da eklenmesi nedenle dengeler ısı basıncı lehine bozulur.
Güneş’in kütlesi nedenle ve Güneş’e kütle eklenmedikçe az
çok kütle çekim kuvveti sabitti. Bu kez birbirine eklenen ısı ve ışık basıncı
karşısında küçük kalan kütle çekim kuvveti yenilecekti.
Bu durumda Güneş tersine bir evrimle, büzülmek yerine
şişmeye, genleşmeye başlayacaktı.
Genleşen Güneş, bu genleşme nedenle ilk ısısına göre nispeten ısı
kaybedecekti.
Güneşteki ısı kaybı merkez ısısını 15 milyon derecenin biraz
altına düşürmesiyle füzyon durur. Böylece hidrojenden helyuma dönen madde, ne
salt durumla tükenmiş olur. Ne de tüm hidrojen helyuma dönüşür.
Böylece füzyon girmekle ölmeye başlayan hidrojenler ne
tümüyle ölürler, ne de tümden helyum doğumu olacak bir dönüşmeyi ortaya çıkarabilirlerdi.
Görüldüğü gibi ne kadar hidrojenin ne kadar helyuma
dönüşeceğinin kararını; sürecin ne
zaman, nasıl başlayıp; ne zaman nasıl duracağının kararını kimse vermiyordu.
Bu yıldız örneğimizde Hem Güneş’in kütle büyüklüğü; hem de
Güneş kütlesinin ortaya koyduğu kütle çekim kuvvetinin girişmesi oranı süreci
başlatıyorlardı.
Hem de kütle ve kütle çekimi olan bu ikili girişme Güneş’in
kütle büyüklüğüne bağlı olarak ne kadar süre sonra duracağını; kütle ve kütle
çekim basıncıyla belirliyordu. Bu ikili diyalektikler karar alıyordu.
Kütle büzülme süreci, kendi üzerine kendi etkimesini
yapacaktı. Kendi üzerinden, kendi içine doğru sıkışan kütle; ısı enerjisine
dönüşüyordu. Kütlenin kendi üzerine
kendi etkimesi ile kütle içinde kütledeki kendi üzerine kendi etkime eylemine
karşı ısı ve ısı direnci ortaya çıkıyordu.
Isı, kütle sıkışmalı büzülmenin ölümünü yaşayan bir doğum
iken; ısı yine kendisini ortaya çıkaran kütle çekim kuvvetine karşı da ters bir
direncin yansımasıydı.
Kütle sıkışması ısınmaya yol açarken, ısınma da kendisini
ortaya koyan sıkışmaya karşı bir karşı dirençti.
Bir araya gelen gaz toz zerreleri kütlenin oluşumunu ve
kütle çekimli büzülme sürecini başlatırlar. Durum böyle iken girişen iki durum
sıkışmasından yeni bir durumun karşı girişmeleri doğuyordu.
Kütle ve kütle çekimi gibi girişmelerin kendi girişme
özelliklerinden doğumlar başlıyordu. Doğan yeni bir yaşam alanıyla birlikte
ortaya ısı ve ışık basıncı çıkıyordu. Sıkışmaktan kaynaklı ısı ve ışık
kütleyle, kütle çekimi içinde yeni bir olgu ve olaylardı.
Sıkışmadan kaynaklı ısı ve ışık gibi yeni süredurumların
girişmesi üçüncü aşama bir süreci başlattı. Üçüncü aşama başlamış olan süreci
durduran sonra da sıkışan, küçülen süreci genleştirerek tersine çevirdi. İşte
tüm yeni olgular kuvvet içinde kuvvetler olarak yeni bir süreci başlatıp kendi
kendisine durduran otomatik devinmelerdi.
Süreç ne hidrojeni tamamen helyuma çeviriyordu. Ne de ortam
tamamen helyumdan oluşabiliyordu. Bu nedenle doğada ve evrende kesikli,
eksikli, sürekli tamamlayıcı süreçlerle
vardı.