Bir diş izi hüzün yoksa sonlanmış bir
düş’ ün gizi mi?
Varlık ne haşmetli ne sıradan
Asil olansa bir asal sayı gibi
Yeten kendine yeten
Bir de yatıya kalan misafir
Hüzündür derin olan kuyudan
Hazandır münazara ettiğim
Kalbin yareni…
Peşine düştüğüm mü yoksa peşimden
gelen mi?
Manidar bir iklimde saklı
Rüzgârın geçen genleri mi?
Nasıl ki asiyim nasıl ki asil
Bir rabıta misali
Peşine düştüğüm kaderin meali
Elbet vardır hikmeti
Nasıl ki hükmedene sadık
Taptığım kadar Rabbime
Uzağında kaldığım sayısız münafık.
Bir hicvi var mı yüreğin ya da bir
resmi?
Recim edilmiş bir mazlumdan ötesi
Mağdur kimliğin gözyaşları saklı
Derinde çok derinde
Uçurumun ç/ağrısı
Düşe kalka yaşamanın fevri esintisi
Lakin bir kere hamt ettim
Aşkın erbabı bir iklime talip
Hazanı yaşasam da günbegün
Bahara tek tanık elbet Rabbin varlığı
Umuda ettiğim katık
Müdavimi olduğum bir yas ne ki?
Yasa bildiğim yasın bitmediği
Yarenim kalem yâd edilesi kelam
Verdiğim her selam
Allah rızası için
Gel gör ki geri dönümü olmayan bir
mevsimde
Elbet sahibimdir Yaratan selamımı da
tek alan.
Alacalı bulacalı duygular
Katmer katmer açan güllerde saklı
kader
Kederin dikenleri ile hemhal
Varsın olsun mealim
Hüzün nasıl ki üstünde yürüdüğüm
Gergin bir ipin de elimden kaçtığı
kadar
Kaybolan dünün meramı saklıdır
Rabbin ihtimam ettiği şu kâinat
Nasıl ki yolculuğum da bitmedi henüz
Yaklaştığım meçhul son varsa yoksa
aşkın
Kat ettiği bir yol bir girdap
Başa saran filmin devamı
Renkler düşman geceye
Gece sadık karanlığa
Karadan heceler ve kara gecede kara karıncayı
gören Rabbime
Eşlik eden kalp gözüm ve ulaşılası
hidayet
Bozguna uğrasam ne ki bir ömür?
Yatıştıran bir tecelli illa ki
Teselli bildiğim her acıda büyürken
İnancımla kavrulan yüreğimden arda
kalan geride
Ne de olsa haizi olduğum o tek zerre
Elbet şükürler olsun hiçliğime vakıf
iç sesime
Nasıl ki eşlik eden Rabbim
Tünediğim bir tepe tokuşan sözlerimle
Meali olmayan binlerce hece
Nasıl ki bilen biri var beni her iki
âlemde…