Sırtı yaralı bir heceden doğdu gece
ve geceden üredi şiir.
Şair ise yatıya kalan bir düş’ ün
tecelli ettiği gecenin kör
Vakti uzandı ruhundaki sedire
Sebat ettiği kadar doyacaktı huzura
Yeter ki çıksın huzuruna Rabbinin
Sadece ezan vakti de değil
Her an’ında sakladığı dilekleri
Nazı niyazı kabul görecekken O’nun
nezdinde
Surlara serdi bu sefer kalbini
Sır dolu aynalardı kırık ve nüktedan
Binlerce parçaya ayrılmış kalbini tek
tamir edecek
Doğaüstü bir güç ile gerildi gerisin
geri
Tırmandığı gök kubbe itmeden şairi
O kayıverdi ansızın
Sevdası yarım
Hayalleri yarınlarda saklı
Andaki mevcudiyeti yasını büyüttü
Gözünde büyüttüğü kadar insanları
Kendisi aslında ne kadar da küçücüktü
Çürük düşleri
Kovuğunda kalmazken dişinin
Çekilmesi an meselesi
Varla yok arasında gidip geldiğinin
ertesi
Ağardı gün yeniden
Ağzı var dili yoktu şairin
Kalemi olmasa neye yarardı ki
yaşamak?
İki çift lafın belini kıran kalemi
Kalender şair ve ıssızlığı
Ana baba çoluk çocuk kardeş
Hâkimiyeti evrenin
İzini sürdüğü her köşe her kavşak
Kavuşmak ne mümkün kendine?
Ve barışık kalamadığı yine kendisi
Hırpalanmış benliği, belleği
Bedeni yorgun nasıl da çelimsiz
Eğri oturdu doğru konuştu şair
Küfesinde saklı binlerce yara
binlerce yemin
Rabbine ettiği ve kendine verdiği söz
Özünü saklı tuttuğu halde yaralı idi
yürek iklimi
Kaybolmaya müsait
Karınca kararınca yaşar severken
Kanıksadığı kaderine biat
Aşkla umutla tutunurken hayata
Yerleşik düzeni neydi ki?
Neydi sahi öncesi ve yarını?
Saklı olduğu bilinmezin girift sıra
dışılığı
Oysaki şairdi sıradan olmadığı kadar
Tutuklu olduğu içindeki gizile
Bir renk bir rakım bir rabıta
Aşkla ihya olacakken büyüdü aldığı
her yara
Yamalı göğsü yamalı göğü
Kolaçan eden bir derviş misali düşüp
de yola
Düşmezken gözünden Rabbinin
İnsanlardı tanıklığında sahip olduğu
hüznünün
Bir nihayet ki arzu edilesi
Bir rivayet idi madem mutluluk
Nutku tutuldu şairin
Ölümsüzlüğe nazire ederken önceden
Ölümdü dikilesi bir bir
Yarasına eklediği devasa bir iz
İzini sürdüğü bilinmezin tetiklediği
bir his
Ölümüne sevdiği kimse
Kimsesizliğini gidermedi hiç kimse
Hiçliği ile ördü şiirlerini ve
saçlarını
Ölümün çağrısında uzandı pervasızca
boşluğa
Tezat bir iklimdi isyanı
Ettiği tövbe ile attı kendini çağıran
sese
Oysaki ne gelen vardı ne giden ne de
çağıran
Hayallerinin ve sevgisinin kurbanı
şair ezelden
Son şiirini yazmadan göçüverdi
ansızın
Öcünü almıştı yaşadıklarının
En çok da sevgisini kendinden
esirgeyen
Yılgın ve yenik şair
Yanık bir türkünün izinde
Yazılmış ucu yanık şiirin nezdinde
Sadece bir imzadan ibaretti
Ki o da silik ve sahipsiz
İfa ettiğinden öte idraki kıt
insanların ket vurduğu yoluna
Aşka hitabı susuverdi son nefesinde