İhtivası rüzgârın ve intibaı gözden
düşmüş yorgun bir akşamın kıyısındayım, sevgili:
Aşkın inhisarında tutuklu nefesim ve
ölü nefsim
Aşk iken şah damarı eksilmez de hüzün
ve özlem
Gizin irtibatı aşka meyleden bir
yıldız misali
Sektiği yalnızlığın
Hicretine dönük varsa yoksa varlığın
Na’şı…
Öykündüğüm bir döngü ki mevsim
Aşka erdiğim
Nihayet bildiğim
Hidayetin durağı şahit tuttuğum yeri
göğü ve mehtabı
Afakanlar b/astığı kadar hüzünlü
yüreğime
Tek muhatabımdır bana beni getirecek
Şiirler diktiğim ayaklarına bağlı
Posta güvercininin siması ve edası
Dört gözle diktiğim yola, gönlümün
İzbelerinde dahi mevcut iken ışığı
sevdanın
Işıyan bir iklim
Sancılı bir dengim var mı sahi?
Issızlığın lal hecelerinde
Çelimsizce seken benliğimin
seyrüseferi
Şu olmazın oluru mutluluk denen
masalı
Bir zamanlar ben yazmıştım demek
kadar sahici
Tünediğim ulu ağaç ulu Mevla
Hüzün döktüğüm yalnızlığın yollarında
Bir ileri bir geri savrulduğum
Özlemin pervazında ihya edilesi
yürekten yüreğe
Kurulan köprülerin gizinde yaşar şiir
ve sevgi
Kanıksadığı kadar hayatın bin bir
rengini halini
İkame ettiği kadardır gaipten gelen
sevdası
Muhatabı gök kubbe
Yerden göğe yükselen gizin dumanı
Saklı tutulası bir heves gibi
En derinde saklı
Hayallerin asla dikiş tutturamadığı
Bir veryansın ise yaşamak
Bir hezeyan ise suskuya sığınmak
Bir hadise yaşamın merhalesinde saklı
olur olmaz
Düşlerin serenadı
Elbet yakardığı kadar içtenlikle kul,
Rabbine…