Bir rengin bahtısın ya da kırık
tahtı: aşkın uleması sözcüklerim ve çimdiklediğim tenim.
Bir akis ise yaşamak ya da sır…
Sırlı aynanın muhtevası belli ki
serleri verip sırları içinde saklı.
Çürük düşlerim var çekilmesi gereken.
Geri çekilen suyu denizin ne çok
gel-git ve veryansın aşkla kürediğim o zeminde saklı temennim.
Boykot ettiğim kadar hayatı hoyrat
bir zincir bir gerdanlık bir kelepçe aşkın boynuma doladığı belki de lazım
olmayan sayısız gerekçe gözüme sokulan gerçekleri hala soyut bir hayal saydığım.
Sarmalında hayatın bir gizim ben.
Bir gizin izinde sefildir yüreğim.
Kabrimi inşa ettim dünya gözüyle ve
yaşadığım kabir azabıdır tetikleyense kalbim.
Hatmettim duyguları…
Hafızladım belki binlerce kitabı.
Ön görülen nice acı içimi açamadığım
kadar da duacıyım sevginin gücüne ve sevgiden ibaret sandığım hayatı nasıl da
baltaladılar.
Balta girmemiş orman misali yüreğim.
Beynamaz bir nesir belki de içime
esen rüzgarın ayak sesi.
Gönlün rotası ve göğün kayıp kopçası
ve bohçama serili hikayelerim.
Kanca atan kimse bu yüreğe.
Kaybolduğum o karanlık dehlizde.
Yürümekle yürütmek arasında gidip
geldiğim belki de devasa bir yürüteç aşkın serildiği.
Hüzün bir arazi ve biten otlar.
Ekin bildiğim sevgiyi biçtiğim
hüzünle.
Resimler solgun ömür bitik yaşlar
sonsuz.
Kaybolmanın hazzı belki de yeniden
bulmak adına kendimi, yola düştüğüm.
Sezilerim sızılı.
Sazımı çaldım çalalı mızrabım da
çalındı ve işte sessizliğe hapsolduğum durduk yere solduğum ve soluduğum
kasvetli hava.
Mevsimlerden kış, günlerden bahar,
yaşanan mevsim ve hissedilen ve hak görülen neyse doğamızda saklı bunca
değişim.
Öykündüğümse gök kubbe ve aşkın
büyüyen retinası.
En irisinden gözlerim.
Gözlerimin iris’ inde saklı iken kâinatın
gizemi.
Bir bilinmeze rücu ettim.
Aşka ve Rabbime rükû ettim.
Kocaman bir t-cetveli iken öyküm ve
ben bir ömür sayıları güttüğüm kadar sözcüklerle haşır neşirim son on yıldır.
Kazam mübarek ola.
Ezkaza yolum yazmaya düşmüşken hamt
olsun günüme.
Sefasını süremediğim ömrün cefasını
yüklenmişken mezar sessizliğinde bir evren de tahayyül etmedim ben.
Ödenecek borçlar.
İndireceğim hatimler.
Ayağımı yerden kesen hayaller.
Cüret ettiğimse yaşamak sessizce ve
asilce.
Asi bir rüzgâra meylediyorum zaman
zaman ve ruhumu resmediyorum.
Köküme sadık olsam da sahipsiz bir
yaprağım ve dünde kalan dalıma özlem duyuyorum.
Kırık nidalar saklı.
Kırgın meallerle yüklü masallarım.
Kırbaçlandığım bazen kırağı çaldığım
ve içine binip yol aldığım ve yüzdüğüm kâğıttan kayıklarım.
Kat izim çalıntı değil çünkü
ütüsüzdür hayallerim ve sevgim.
Meşrebimse asla geniş değil ve cahil
cesareti ile sevdim ben evreni kendimi bildim bileli.
Hüzün katsayım.
Hazansa muadilim.
Eremediğim mertebe oysa asılıyım ben
evrenin tepesinde.
Aşkla aşka öykünen.
Aşikâr yalnızlığını dillendiren.
Renklerden beyaz duygulardan hüsran
ve kendine kolaylıkla yetebilen…
Çalım atansa kaderim ve devasa bir
çemberin merkeziyim ve kör noktası evrenin hali hazırda yiten güzelliklerin
peşindeyim.
Siması tanıdık olsa da duyguların bir
kazanımdır her gün yeni baştan aldığım masalım ve ben bir masal kahramanıyım
anlatıcısı da olduğum kadar yazdığım şiirlerde ve masallarda saklıyım ve saklı
tuttuğum mutluluğum bir rövanşıdır belki de dünümün hani yiten hani terk
edenlerin arkasından dökeceğim su yerine içime akıttığım gözyaşım ve kaderime
tabi alt yazı geçerken hayata şiirlere ve aşka susayan ruhumla sadece atıl
yüreklerdeki sevgiyi dillendiriyorum.
Her atağa geçtiğimde içine düştüğüm
bataktan da firar ediyorum bir giz ise izini sürdüğüm hayal dünyamın resmini
çiziyorum günbegün ve öykündüğüm yine kendim ve dünüm bir nebze de olsa
mutluluğu hak etmenin verdiği coşku ile sever ve yazarken ilke edindiğim umudun
da çağrısına tepkisiz kalamadığım kadar rotama da sadığım en çok da İlahi Aşkın
sırdaşlığında verdiği huzur ile de hemhal iken…