Bir düş’ ün himayesinde geçti zaman:
ah, etmeden seyyah yüreğin sarmalında göğün binlerce hecenin şiirin zikrinde
saklı tuttuğu fikri dervişin ve göçtüğü bir mevsim kuşlar ve Tanrı iken de tek
şahidi.,
Uzun bir yol dinmeyen naz dinmeyen
niyaz.
Efsunlu bir aşk:
Şüheda mazinin güncesi eşlik ederken
şiirlerin öznesi yok sayılmakla yoksunluğun arasındaki o ince çizgi.
Manidar olandı mevsim deşen yüreği ve
taşan bardaktan belki de bir bardak suda kopan fırtınanın esir aldığı o devasa
dalga gibi…
Kaç dalga boyuydu, söyle?
İstifli arazinin yüzölçümü yeter
miydi duygu sağanağında yıkanmaya yoksa özrü mü saklıydı kaderin ve insanın
özverisi ile şahlanan duyguların yaladığı yuttuğu bir kumsal mıydı yüreğin
çöreklendiği…
Hele ki hazır ol da geçmişken ömür…
Ve asker adımlarında yalnızlığın,
aksanlı şivesi ile yolların bazen durağan bazen devingen o ruh haliyle kabından
taşan şairin güncesi.
Bilinmezin riayet ettiği.
Sözcüklerse sirayet eden güne.
Günün hükmünü yitirdiği.
Ve yaşardığı kadar göğün, umudun
yeşerdiği…
Bir duygu familyası yaşam.
Meddücezri göğün sefasını
süremediğimiz ömrün şah damarında saklı iken aşk ve aşkın nakkaşı daha da
yakınken insan ruhuna.
Rabbin varlığı şükür vesilesi yüreğin
doğduğu gün ölümünü erteleyen hüzünlü ömrün hülasası ve işte yitik bir ömrü
didiklerken hallaç misali öykündüğümüz nice güzellik aslında insanın ta içinde
saklı.
Münazara ettiğimizse kalem.
Nidaları suskun öncesinde.
Nazı niyazı da insanın, sevdiklerine
geçerken.
Ve ç/ağlayan o şelale nasıl da
rızkını verir Huda.
Bir mısra iken okunaklı.
Bir duygu iken korunaklı.
Sözcüğün yaftası ya da afrası tafrası
ve işte şahlanan bir cümleden çıkıp da yola, şairin sonunda vardığı yaka.
İklimler suskun.
Şehir çapkın.
Şair yorgun.
Tutulan nutkun dillendiği o nüktedan
yolculuk bazen insanın kitlendiği.
Damı yok belki de hüznün.
Kavalyesi ise özlem.
Sarkacın devindiği ve titrek
ellerinde gecenin şair ise öncesinde hayata ve kendine küsmüşken.
Pervasız bir gün ortalamasını
aldığımız ömrün s/ağlamasını yaparken şair ve işte pedallarında düşlerin, bazen
ağırdan aldığımız hayatın solgun teninde ışıyan gözlerine rast gelmek umudun.
Bir tasvirse yaşam.
Tasfiye de ettikse önceki hayatı.
Delişmen rüzgârsa çatlatırken sabır
taşını ve vedası yüreğin edasına yenik düşen özlemin ve kükreyen sesi gök
kubbenin…
Bir şimşek.
Bir fırtına.
Durağan ömrün dalgalandığı sona ramak
kala yeniden devam etmek adına kaldığımız yerden ve kal, gelmişken şaire
ansızın tepinen iç sesine eşlik eden kalem.
Mübalağasız sevmenin de teminatı iken
hassasiyetle sahip çıkmak o sevgiye ve renklerin coşkusunda insanın kendini
yeniden bulması elbet arzu edilen bir hediye.
Tek lüksü mademki yazmak şairin.
Kıtalar aşası bir coşku ile uzak
ülkelere göç eden yüreği ve de kalp gözüyle tavaf ettiği âlem.
Bir çıkarımsa her yazı ve de şiir.
Bir çarpım tablosu iken duygular ve
de imgeler.
Tezahürü yeni doğan mehtabın.
Sancılandıkça kalem…
Düz duvara tırmanan bir haletiruhiye
ki şair engel olamazken coşkusuna ve tanıklığında bunca gizemin, bilindik en
belli başlı duyguyla yolculuğu daim kılmak adına.
Rabbin varlığı ve haşmetli sağanağı
duyguların yetim yüreğin de muadili iken iksirli bir içecek gibi o iç sesin
delaleti.
Hüzün sertifikası verilmişken bir
kere şaire.
Kalemse sırdaşı ve sağdıcı ve solunda
saklı suskun nutku dillendiren tabir-i caizse…
O halde…
Yolun açık olsun şair…