Bir düş’ ün sağanağında hapsoldum
karanlığa.
Önce beyitlere serildim. Yetmedi.
Sayfalarca hatta binlerce şiir
yazdım. Kesmedi.
Kaskatı kesilmişken aşkın ambarında
saklı bir kuş gibi gagaladım yalnızlığı ve mehtabın dekorunda yerimi aldım,
Yıldız kimliğimle de sadık kaldım iklime ve Tanrıya.
Akışkandı hüzün.
Çilekeş ömrün boyunduruğu.
Mavidendi gözleri annemin ve asılı
kaldım sevginin yerçekiminde.
Bir hazandım bir bahar.
Bir kuştum bazense insan.
Soyunduğum rollerim olmadı çünkü tek
iklimdi sevgi ve ikiletmeden yaşadım yeşerdim yaşattım da bilinmezin gizinde
söndüm sonra alev aldım sonra sustum sonra kalemim ç/ağladı.
Rutubetli yerin revnak gölgesiydim ve
de rahvan atın çiftesi.
Çifteler susmadı.
Dalgalar yükseldi.
Rüzgâr esmedi.
Yalnızlıktan esinlendim.
Esaretinde duyguların şiirlere kondum
sonra göçtüm sonra sustum ve yeniden yazıp yeniden doğdum.
Ne hikmetse aşktı şadırvanım.
Göktü otağı kurduğum.
İmgeler t/uzağım.
Mevsimse batağım.
Batık geminin ganimeti idi şiirlerim
ve gemi batsa da terk etmedim kaptan köşkümü.
Yeri geldi miço oldum yeri geldi can
simidi.
Sözcüklere can verdim ve eridim buz
misali.
Yağdım rahmetin eşliğinde yağdırdım
sözcüklerin aşkın nispetiyle.
Hüzün iken sağdıcım aşk iken
solumdaki yangın ve göğün en yüksek mertebesi.
Çığ gibi büyüdü duygularım.
Çağa ayak uyduramadım çağladım.
Ağladım ama sezdirmeden ve ağırdan
aldım mutluluğu çok da tasa etmeden.
İklimlere serildim ve buluta kondum
kovuldum da doksan dokuz köyden.
Nesri oldum yaşamın ve esiri
hayallerin yine de gerçekçi kimliğimi yitirmedim ve yâd ettim asil mazimi.
Asasıydım sözcüklerin ve asi bir rüzgâr
idim içime ters estim.
Baştan başladım saymaya ve soldan
başladım ölmeye öldürmek adına duygularımı şiirler yazıp da sağalttım acılarımı
ve esnek bir yay gibi bazense ok gibi yerimden fırladım.
Dalamadığım uykum.
Uydusu olduğum hüznün.
Bağdaş kurduğum sözcüklerin.
Paye verdim her zerreyi de kabul
görür sandım yaşarken ve yazdığım kadar kabullendim de yazgımı ve sadece dua
ettim sundum niyazımı Rabbime ellerimi her açtığımda yalnızlığım her daim
mutluluk ile arama nifak saçtığında…
Demlendim.
Dertlendim.
Derledim bir bir hayatı bazen pişekar
bazen sitemkâr bazense rüzgâr gibi hızlıca esip içime çektiğim kadar evreni ve
rehaveti…
Öykündüğümü özümsedim ve öldürdüm
kötülüğü ve nefsimi çok küçük yaşta.
Sarıldım ve serildim Rabbimin
huzuruna her çıktığımda huzura denk düştüm ve tek dengimdi yalnızlık kalemse
kalburüstü bir mizaçla bana el uzatırken öğrendim de iki elin bir baş için
olduğunu ve baş göz ettiğim duyguların ritminde kâh s/üzüldüm kâh sızlandım kâh
sızdım sözcük gibi yaş gibi yas gibi yasa belledim ben umudu, sevgiyi ve
kalemimi…