BİZİM ZAMANIMIZDA DEPREM VE YANGIN TATBİKATLARI DA VARDI EVLERE ŞENLİK—2. BÖLÜM
Efendim, daha önce sizlere 1966 yılında henüz orta I. Sınıf öğrencisi iken yaşadığım bir deprem ve yangın tatbikatını anlatıştım. Bugün kaldığımız yerden devam ediyorum.
Geçen bölüme yorum yazan gerek öğretmen gerek başka mesleklerden arkadaşlarımın neredeyse tamamı ‘’ Hocam ! Ben ömrüm boyunca bir deprem ya da yangın tatbikatı görmedim, yaşamadım’’ Dediler. Özellikle öğrencilik yıllarında veya öğretmen olarak görev yaptıkları yıllarda neredeyse hiç kimse bir deprem ve yangın tatbikatı yaşamamış.
Hayret verici bir şey değil mi?
Ülkemiz bir deprem ülkesi ama bu ülkenin en azından okullarında deprem tatbikatı yapılmıyor.
Ülkemizde her sene on binlerce hektar ormanımız yanıyor ama bizim insanımız bırakın bir yangın tatbikatı görmeyi , herhangi bir orman yangını gördüğü anda araması gereken merciin telefon numarasını bilmiyor. Gerçekten de mesela ‘’Alo Yangın’’ hattının numarasını kaç kişi biliyor?
Eminim şu anda hatırlamaya çalışıyorsunuzdur.
Neyse... Ben demek ki her şeye rağmen şanslıymışım ki ilkini 1966’da ikincisini taaa 2005’de yani otuz dokuz sene sonra görmüş olsam da deprem ve yangın tatbikatı gördüm.
Bunlardan birincisini anlatmıştım. İkincisini anlatacağım bugün. Hemen peşinden de üçüncüsünü... Ama onlara geçmeden önce sevgili Rahmi Abi’mi anmamak olmaz. ( Hayattaysa Allah sağlık ve sıhhat versin. Öldüyse Allah rahmet eylesin. )
Rahmi Özer, ilk görev yerim Manavgat- İmam Hatip Lisesinde meslek dersleri öğretmeniydi. Sağcısı-solcusu, Devrimcisi- Ülkücüsü herkesin sevdiği bir abimizdi.
Bir gün Manavgat’ı da etkileyen bir deprem oldu tam da ders esnasında. Öğrenciler ‘’ Allah Allah ‘’ Nidalarıyla sınıflardan koridorlara, koridorlardan da bahçeye koşmaya başladılar. İşte o anda Rahmi Abi de çıktı koridorlara ve gayet sakin bir şekilde seslendi öğrencilere: ‘’ Çocuklar! Telaş etmeyin. Sakin olun. Depremdir sallar sallar geçer. ‘’
Acemi bir öğretmen olarak deprem konusunda alınabilecek ilk önlemi böylece Rahmi Abi’den öğrenmiş oldum. ‘’ Telaşa gerek yok. Depremdir bu. Sallar sallar geçer. ‘’
Şaka bir yana daha sonra hayatımda pek çok deprem yaşadım. Bu depremlerde herkes evinden dışarı attı kendisini. Hatta öyle ki sanki arabası Allah tarafından özel korunmaya alınmış gibi, bazı insanlar evlerinden, sıcak yataklarından çıkıp hemen yaşadıkları apartmanın önünde park ettikleri arabalarında yattılar. Bu nasıl bir akıl tutulmasıydı hâlâ anlamış değilim. Oturduğu binanın yıkılacağından korkan vatandaş hemen binanın dibine park ettiği otomobilinde hayatının daha emniyette olduğunu düşünüyor. Türk usulü depremden korunma önlemi olarak literatüre geçse yeridir(!)
Ben ve ailem deprem anında da sonrasında da hiç bir şekilde evimizden dışarı çıkmadık. Gidip parklarda, bahçelerde yatmadık. Malum: Depremdir sallar sallar geçer.
İşin doğrusu ben nereden, nasıl öğrendim bilmiyorum, aklımda hep şöyle bir bilgi vardı: ‘’Deprem ilk anda seni öldürmediyse, evine barkına, malına mülküne zarar vermediyse korkma. Bundan sonra gelecek sarsıntılar ( yani artçılar ) hiç bir şekilde bu ilki şiddetinde olmayacaktır.’’
Gerçekten de 1999 Depremi de dahil tüm depremlerde artçılar hiç bir zaman ilk kadar büyük şiddette olmamıştı ama yaşadığımız 6 Şubat 2023 Depremi bu inancımı yerle yeksan etti. Artçı bir deprem ana depremden daha şiddetli olabiliyormuş ki zaten bu depremin çok farklı olduğunu tüm uzmanlar söylüyor.
Evet... Gelelim ikinci deprem tatbikatımıza.
Yer: Muğla İli Fethiye İlçesi Çiftlik Beldesi.
Tatbikatın yapıldığı okul: Çiftlik Ali Rıza Köse İlköğretim Okulu.
Bir Tarih Öğretmeni olarak ilköğretim okulunda ne işim var?
Çok uzun hikaye. O kısmı pas geçip direkt tatbikata geçelim.
Tabii ki söylemeye gerek yok, bu ikinci tatbikatta öğretmenim. Hem de bir sene sonra emekli olacağım.
- Evet çocuklar. Biraz sonra zil çalacak ve zil çaldığında hepimiz ellerimizi başımızın üzerinde kavuşturarak sıraların altına girip ikinci zilin çalmasını bekleyeceğiz. İkinci zil çalınca tek sıra halinde ve koşmadan aşağı kata inip bahçeye çıkacağız ve işaretlenmiş alanda bekleyeceğiz. Anlaşıldı mı?
Derken zil çaldı. Daha doğrusu okulumuzun hizmetlisi, pehlivan Aydın Kocaman, aynen Adile Naşit’in Hababam sınıfındaki Hafize Anası gibi elindeki zili kuvvetlice salladı. Bütün öğrenciler aynen dediğim gibi sıraların altına girdi. O anda Sercan( İleride Sağlık Görevlisi oldu.) seslendi:
-Hocam ! Sizin de masanızın altına girmeniz gerekmiyo mu?
-Gerekiyor tabii ki ama bende bel fıtığı var. Eğilip kalkmam zor oluyor.
-Aneeeeey. Desene benim Durmuş Alı Dedem depremde öldü geddi. Onda da bel fıtığı var.
-Merak etme Sercan. Durmuş Alı deden ölürse kirayı Mehmet Amcana veririm. ( Durmuş Alı dedesi benim ev sahibim.)
-Ondan demedim hocam.
-Tamam la. Şaka ettim, bozulma hemen.
Ben Sercan’la konuşurken baktım Tuba ( Kızım ) kikirdiyor.
-Tuba ! Ciddi ol! Deprem esnasında kikirdenmez.
-Ama hocam ( Babası da olsam bana Hocam demek mecburiyetinde. ) İsmail’e baksana.
İsmail’e baktım ama ne yaptığını göremedim, her ne kadar tahmin etsem de.
-Hayırdır? Ne yapıyor İsmail?
-Masanın altında kraker yiyor.
İsmail, günün her saatinde, dakikasında ve hatta saniyesinde, derste ya da teneffüste devamlı bir şeyler yiyen bir çocuktu.
-İsmail ! Bırak kraker yemeyi. Şu anda deprem oluyor.
-Hocaaaammm ! Kraker yerine erik yiyebilir miyim?
-Zıkkımın kökünü ye e mi İsmail? Ulan nedir senden çektiğim
Mevlüt de muhabbete dahil oldu.
-Hocaaam ! İsmail’in g.tü masanın dışında galmış
Efendim, Fethiye’de sansür kurumu pek çalışmaz. Büyükler de küçükler de bizim kibarca popo veya kıç dediğimiz organa direkt g.t derler. ( ortaya nokta koymadan tabii ki. )
Gözüm bu arada sınıfın en çalışkanı Gamze’ye ilişti.
-Kızım sen ne yapıyorsun öyle?
-Hocam test çözüyorum.
-Yahu deprem oluyor depremm. Ne testi?
-Hocam ! Siz demediniz mi ‘’ Beşikten mezara kadar ilim’’ diye.
-Hay demez olaydım. Ben deprem olurken bile test çözün mü dedim a benim güzel kızım?
Evet... Çocuklar öylesine bir yarışın içine sokulmuşlardı ki eminim gerçek bir deprem olsaydı bile Gamze ve daha nice onun gibiler test çözmeye devam edeceklerdi, hayatlarını kurtarmak için bir şeyler yapmak yerine.
Neyse efendim... İkinci zille birlikte bahçeye çıktık. Bahçede hizmetlinin yaktığı bir kaç tahta parçasını okulun yangın kovalarındaki su ile söndürüp büyük bir yangın felaketi esnasında neler yapmamız gerektiğini de öğrencilerimize bir güzel öğretip(!) tatbikatımızı tamamladık. İsmail’in ‘’ Bu ateşte ne güzel tavuk ızgara olur.’’ Demesine bayağı bir gülerek...
Aradan sekiz sene daha geçti. Ben artık emekliyim ama özel bir okulda öğretmenlik yapıyorum yine.
Okula bir yazı gelmiş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden. Bu yazıya göre ilçe İlköğretim Okullarından birisinde ( adını unuttum.) Yangın ve deprem tatbikatı yapılacak. Her kademedeki her okuldan bir öğretmen bu tatbikatı izlemek mecburiyetinde. ''Tatbikata öğretmen göndermeyen okulların yöneticileri tarafımızdan kabak gibi oyulur.’’ Diyor yazıda.
Peki bizim okuldan böyle bir tatbikatı izlemeye kim gönderilir? Tabii ki ben.
Neyse efendim, mezkur okula gittim tatbikatın yapılacağı gün. Aman Allah’ım o da ne? Okulda resmen asansör var. İnanılacak gibi değil ama okulda asansör var.
Her şeye rağmen nöbetçi öğrenciye sordum:
-Bu gördüğüm şey asansör değil mi?
Öğrenci ‘’ Bu dağdan inme de nereden çıktı? Hayatında ilk kez asansör görüyor galiba.’’ der gibi baktı suratıma.
-Evet amca asansör.
-Çalışıyor mu?
-Evet çalışıyor.
-Peki kullanabilir miyim?
-Engelli olduğunuza göre evet, kullanabilirsiniz.
Bir okul ve asansör... Rüyamda görsem hayra yormazdım ama şimdi bir gerçek olarak karşımdaydı. Üstelik de bu bir devlet okuluydu ve üstelik de öyle zenginlerin ikamet ettikleri bir yerde değildi bu okul.
Asansörle üst kata çıkıp okulun idarecileri ile tanıştım ve öğrencilerin dışarı çıkmasını sağlayacak zilin çalmasını bekledim.
Az sonra sirenler çalmaya başladı. Evet... Okulun zili değil resmen sirenler çalıyordu bu sefer. Dışarı çıkmak için hamle ettiğimde idarecilerden biri ‘’ Aman hocam kıpırdamayın. Öğrencilere her ne kadar ‘’Sessiz ve koşmadan dışarı çıkın.’’ Dediysek de biliyoruz ki koşacaklar. Arada ezilip gitmeyin. Herkes çıksın sonra biz de çıkarız.’’ Dedi.
Denileni yaptım. Dışarı çıkmadım ama açık kapıdan gördüğüm kadarıyla öğrenciler onca tembihe rağmen bir deprem esnasında yapılacak en tehlikeli şeyi yaparak asansöre koşuyorlardı. Allah’tan asansörün önünde bir iki öğretmen vardı da engelliler hariç öğrencilerin kullanması zaten yasak olan asansörlere öğrencileri bindirmediler.
Öğrenciler yine onca tembihe rağmen bu çok kalabalık okulda birbirlerini ite kaka ve koşarak bahçeye indiler. Okul tamamen boşaldıktan sonra ben de idarecilerle birlikte bahçeye indim.
Bahçede bir adet ambulans ve bir adet de itfaiye aracı var. Yani tatbikat bayağı ciddi aslında ama öğrenciler bu ciddiyetin farkında değiller. Yani bazı şeyleri öğrenmiş olsalar da deprem ve yangının ne kadar ciddi ve hayati bir felaket olduğunun/ olabileceğinin farkında değiller hem de bu felaketleri defalarca yaşamış bir ülke olmamıza rağmen. ‘’Neden acaba?’’ diye çok düşünmüşüdür. Her halde Süpermen’lerin, Spidermen’lerin, Batman’lerin ve daha nice üfürükten kahramanların bu gibi yangınları ya da felaketleri bir yumrukta hatta yellenerek yok ettiklerini(!) gördüklerinden olsa gerek... Ne yaparsan yap ciddiye almıyorlar.
Derken efendim, bir itfaiye eri, bahçeye yığılmış bolca tahta parçalarını yaktı önce. Göklere yükselen bir alev oluştu. Daha sonra aynı er, elindeki yangın söndürme tüpü ile ateşi söndürdü ve böylece hem deprem hem de yangın tatbikatımız sona erdi.
Sonra ben görev yaptığım okula geldim ve tatbikatın yapıldığı okulda gördüklerimi bir rapor halinde okul müdürümüze sundum.
Sonra tabii ki diğer okullardan gelen öğretmen arkadaşlar da kendi okullarının müdürlerine bu tatbikatta gördüklerini bir rapor halinde sundular.
Sonra bu raporlar her okulda ilgili klasörlere kondu. ( Bir daha açılıp bakılmamak üzere. )
Daha sonra Bakanlık, tüm okullara idareciler, öğretmenler, öğrenciler ve okulun tüm personeli olarak deprem ve yangın tatbikatına katılımlarımız, öğrencilerimizde deprem ve yangın bilincinin oluşmasına katkılarımız sebebiyle teşekkürlerini arz etti.
Evet...Ülkemizde gerek deprem, gerekse yangınlarda bu kadar çok can ve mal kaybı yaşamamızın sebeplerini daha nasıl anlatayım bilemiyorum.
(
Bizim Zamanımızda Deprem Ve Yangın Tatbikatları Da Vardı Evlere Şenlik—2. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.