Sıradanlıktan da ötede, garip
iniş ve çıkışları olan kendi halimde yaşıyorum.
Sıradanlık da aslında göreceli
bir kavram. Onun içinde bile bir olağanüstülük yatabilir. Duygusallığımı her
zaman yaşayamıyorum. Melankolik ruh halim ise ergenliğimin bir armağanı. Ama yeryüzünün her bir parçasında da duygusal olunmuyor. Bunun için doğa şartları, çevresel
etkenler birleştiği zaman oluyor.
Alışkanlık hissi de bence
sıradanlıkla aynı. Hatta kardeşten de öteler. Herhangi bir şeye alışman
arkasından hızlıca sıradanlığı getiriyor. Önceden yalnızlıktan korkardım, şimdi
ise yalnız kalmaktan korkuyorum. Bir şeylere alışmak aslında başlarda insanı rahatlatan ama sonraları çok tehlikeli
olan bir durum. Bunu sadece içten içe
duygusal olan insanlar bilir. Dünyaya sadece bir şeyler kazanıp diğer insanlara
üstünlük sağlama amacı taşımayan insanlar… Paylaşmayı seven, güzel gönüller. Konuyu
dağıtmak istemiyorum. Alışmak arkasından acı getiriyorsa, yanlış olan bir şeye
alışmışız demektir. Ama dediğim gibi yaşadığım yere sıradanlıktan da öte
alıştım. Ailem, işim, uyumam, uyanmam, sabahları hiçbirşey hatırlamadan
kalkmam, hatta kahvaltım bile aynı desem yeridir.
Sıradanlığı aşmak için öncelikle
kafamda bir düşünce devrimi yapmam gerekiyor. Düşüncelerim değişmedikçe eyleme
geçip sıradanlığımı aşamıyorum. Tabi başta da belirttiğim gibi çevresel
etkenlerin de uygun parçalarını birleştirmem gerekiyor. Ne istediğini bilmek de
önemli aslında. Bir sipariş verirken dur biraz düşüneyim demezsin değil mi? Çay
ise çay, kahve ise kahve…
Alışmak acılarımızı bastırmanın
ilacı belki de… Belki bize verilmiş bir armağan. Benim sıradışılığım ise otuz
sekiz yıl boyunca sıradan olmak.