Matemin rengi var mıdır kül tutan
yeminlerde saklı iken hüznün hası ve haiz olunası bunca acı, cafcaflı
satırlarda doğan aşkın ikramıdır şiir ve de ikamesi belki de alıntı mahiyetinde
her duygudan taşar isyan ve şair ki kabına sığmayan tefe konur aralıksız aralık
kapıdan şairin yüreğine yağan umut gibi hüzün gibi elbet bekasıdır duyguların
her şiire ayrı değer biçen aşkın kasvetli yokuşlarında uzanmaktır en uzağa ve
uzanmaktır sevgilinin fink attığı gam yüklü yokuşlarda…
Sözcüklerdir yüreğin ulak bildiği ve
hatırına aşkın devasa kehanetler ürer müzmin bir acının bakaya kaldığı
satırlarda azık bildiği neyse şairin şiirdir hayata namzet ve şairdir hayra
yoran ve hayır yüklü edimlerden firar eden emir kiplerinin de doğasında
müdavimidir yalnızlığın ta ki kalemi eline alıp üstüne çizik atarken mazisinde
saklı sırların ve acıların.
Hazanın gözlerinden çaldım ben bu
aşkı
Hüzne sirayet eden bir yangındı
yalnızlığın tozlu yollarında
Kıyama duran yüreğimden sıçrayan
Tek kıvılcım
Kızılca kıyamet kopan öncesinde
Savsakladığım mutluluğun doğasında
Ansızın doğan hüznün bakaya kaldığı
Gecenin hüviyeti
Sözcüklerin hürriyeti
Ve kolluk kuvvetlerinde özlemin
Öznesi ile direnen şairin aldığı
hazzı
Ne duyumsatabilirdi ki kalemin
nüktesinde
Serili mevsimlerin ziyneti
Aşkın ve sevdanın kölesi
Yüreğin uğradığı hezimet ötesi
Acıların garbı
Aşkın harcı
Yalnızlığın tarhında buz tutan bir
reçete olsa olsa
Şair her duyumsadığında
Kalemin nazına yenik düştüğü kadar
Hicranı tetikleyen debdebeli bir
tehlike arz eden
Maliki olduğu her sözcük
Kabaran yüreğin örtüsünde saklı
ihanet
Göz gözü görmezken
Kalp gözü ile seken şairin hicreti
Bazense hicvi
Cilveli bir kadın değilken aşkın ta
kendisi
Ya da cebbar bir delikanlı
Yüreğim güftesinde pişen kahvenin
telvesi
Aşkla özlemle kıyama duran
Şairin tutulmuş nutku kalemi öncesi
Yâd edilesi utku ve ufku
Nazenin sözcüklerle örülü aşkın
imleci
Bazen doğan günün
Bazen suskun ve öfkeli kara göğün
İndinde cereyan eden aşkın hicabı
Kol kanat germişken yüce Huda
Şairin kabrine eşlik eden binlerce
şiir ve nicesi
Yürekten dökülen azar azar
Azığa aldığı ömrün bestesi
Şairin sesinden sızar
Varsa yoksa yalnızlığın hicreti…
Ve işte şair almışken yükünü ve
defansı ömrün bazen muğlak sözcüklerin gölgesinde saklı sırlar ve şairin
hazzıdır duyduğu acı: ne nüktedan dününde ne şanlı ömründe mezar kazdığı imge
imge bir şiir kadar sadık kim olabilirdi ki şairin yüreğine?
Göçen zaman.
Susan şeytan.
Azan insan ve şaşkın beşer ve nefsine
tapan nicesi.
Şahikanın kanadında doğan gece gibi.
Aşkın saltanatını süren hüzün gibi.
Özlemin meylettiği.
Aşkın ve yüreğin inzivaya çekildiği.
Çekince yüklü evrenin solunda
kuşandığı kadar acıyla katık ettiği mevsimin hazzına ulaşmanın kaidesi elbet
şiirdi ve şiirsel bir teyakkuz, sınandığı kadar şairin soluğunda uçuşan
binlerce kelebek ve kelime nasıl ki aşktı kelebek etkisiyle evrene kucak açan
ve şarlatan iblisin gölgesinden dahi uzak duran masumiyetin çağrısında saklı
aşkın künyesinde yazılı yazgı ve ruhun dilemması.
Uzun uzadıya yazmak ne ki?
Kıssadan hisse çıkarandı mademki
şairin imzası ve katık ettiği kadar duyguları yüreğinde esen rüzgârın da
hızının önünü alamadığı gecenin bülteni ve şair nasıl ki yazgıya alt yazı geçen
bir öyküyle diri tutmuştu benliğini ve bedenini ve belleğini…
Ve işte şairin baş koyduğu yol ve
sırdaşı kalem, aşkla münazara eden yüreğin müdavimi iken duygular ve heceler…
Kekremsi sessizliğin dize getirdiği
imgeler…
Solan günün ardından.
Tüten dumanın yaktığı genzinden firar
eden bir sitem kadar yanılgı ve yenilgi ile önünü alamadığı bu aşkın şahlandığı
her dizede saklı idi şair ve ömürlük hikâyesi.
Racon kesen cihanın.
Recim edildiği karanlığın…
Ve kararlılığı ile bu aşkın, şair ki
peşine düşmüşken mutluluğun…
Varsın olsun hüzün veryansın etsin de
keder, esefle yüklü küfesinde aşkın şair varsın bozguna uğrasın gel gör ki
vazgeçer miydi hiç emelinden…
Aşk ki doğasında saklı.
Aşk ki duyguların duayeni.
Aşk ki: ne merdiven altı ne sıradan
bir duygu ve de sırların müptelası…
Şairin gizeminden doğdu nice şiir ve
daha da doğacaktı nicesi, niteliği aşk niceliği özlem yüklü bazen bir külliye
nazarında şairin günbegün büyüyen yüreği ve umudu ve de her anında hüzün saklı;
sarmalında ömrün tutuşan semazen eteklerinden dökülen külü bir gül diye şairin
kendi mezarına serptiği…