Nidası yangın yeri şehrin ve şiirsel
bir hüzün çöküyor gecenin zifirine eşlik eden zikrime sadık bir dervişim ben
fikri ile mutabakat eden sözcüklerin yağdırdığı nur ile gittiğim o kapı nasıl
ki ardına kadar kapalı ve işte eşlik eden bu tül perde misali örtündüğüm gizem
ve gizin kırık sarnıcında saklı umut gibi beklemedeyim…
Hüznümdür yazdıklarımı r/eşit kılan
ve bakaya kalan ruhumdur bir tümsek bazen bağdaş kurduğum bir de erişemediğim o
yaka düşmek bilmez de acılar iki yakam nasıl ki bir araya gelmedi bir ömür…
Kapaklandığımdır şiir ve
Kapandığım mabedim
İçimin yasında sadece şiirler yanmaz
Ne ki ne?
Yâd edilesi dünün g/izinde
Saklı neferiyim ben aşkın ve ölümün
Dansa kaldırdığı kalemimle
Sektiğim hicri yüreğimin
Hicreti mazimin
Hicvine tav olduğum aşk yüklü
Yalnızlığımın ve asaletimin
Külliyesinde dizili şiirler ve de
şehir
Bir amblemdir ismim
Kayıtsız kaldığı evrenin
Lakin ismimle müsemma
Benim ben en çok hak eden
gülüm/semeyi…
Şehir ışıkları ölgün
Şiirse misilleme yaptı yine gecenin
zikrinde
Yaş aldığım değildir mevzu bahis
Yas aldığımdan da öte
Günbegün büyüyen bir yangın yasa
bellediğim
Güzergâhın iniş çıkışları
Bir de boyumu aşan dalgalar
Oysaki bu fay hattı ezelden kırık
Bir de nakşeden nidalar
Nasıl da savruk notalar
Ve hazzı ölümün duyumsadığım
Âşık olduğum kadar bedbahtım
Iskaladığım ömür ne ki?
Şüheda mazimin g/izini sürdüğüm
Sürüldüğüm topraklar ne ki?
Ben kıtalar aştım varamadım.
Ben dizelerin dizinde uyudum kimseye
yaranamadım
Dizdiğim imgeler sürdüğüm sürüldüğüm
gölgem
Afaki aşkım ve hüsranım
Ceberut gölgeler nifak sokan hayata
Ömürlük vardiyam dolmadı madem
Matemimle el sıkıştığım mabedimle
beklemedeyim
Safran sarısı güneşin doğuşunu
müjdeler bana
Üstüme geçirdiğim o sökük hırka
Bir de ayaklarımı sürüdüğüm
Geçimsiz değil gayretsiz hiç değil
Bir o kadar hiç sayılmaya aşina
Nefsi ölü bir neferim ben
Kimine göre nefesini boşa tüketen
Kimine göre saf âşık
Belki de bir bedevi
Aşkın çölünde seken bir kum tanesi
Narin varlığımın çok ötesinde saklı
hadise
Bir kum fırtınası gözüme dolan yaşın
isyanı…
Yandığımın da meali
Yakardığım Rabbime taptığım
Yalnızlığın vebali
Çorap söküğü gibi insanların benden
kaçtığı
Alazı dünün
Albenisi günün
Sür git hezeyan yüklü ömrün
Güftesi olsa şiir ne ki?
Nefsine ihanet eden bir derviş gibi
Salındığım coğrafyalarında yüreğin
Sayıp sağdığım sözcüklerin
Nüktesi vurgun yediğim
Mevsim ötesi belirsizliğin imgesi
Bense açtığım parantezde saklı bir rüzgârım
Bazen üşüyen bazen üşüten
Pergellerini açmış atlasın
İçinde ülkeleri ve ülküleri
barındıran
Takvimiyim hicretin
Baş koyduğum ümmetin sadık asası
Yürek ikliminde seken kör kurşunun
son nidası
Sevdiğim, yazdığım kadar tutkunu
olduğum
Hazzı ölümün boyumu aştığı ne ki
dalgaların
Ne de olsa ben ummanların kızı devasa
bir okyanusum
Tek damlamla dolup taştığım
Hegemonyası aşkın…