Ertelenmiş bir düş olsam ne ki,
engebeli arazilerde at başı koşan yürekten arda kalan sözcüklerin rüzgârı ile
vurgun yediğim söyle, çok mu belli?
İzafi bir yağmurdu ıslandığım
Nöbette nöbet geçirdiğim gecelerin
Çığlığında saklı bir duayım ben
Ve de acıların duayeni içimde seken
O kör kurşun misali
Devinen sözcükler ne ki ne?
Ekin zamanı henüz uğramadı şehre
Buğrasında günün
Kilitli yüreğimi varsın tefe
koysunlar
İrkildiğim her z/amansız ölümü
teselli
Bildiğim kadar yaşamın meali
Varsa yoksa şiirler ve şiir yürekler.
Sevecen bir rüzgâr misal peşine
düştüğüm
Şehrin semalarına yaydığım
Örtünün gürültülü tanıklığında
Yere dökülen her kırıntı rahmetin
ibrazı
Miskin gölgemle pazarlığa oturduğum
Geceleri duası
Yazdıklarım ne ki?
Yazmadıklarımdan sorsunlar beni.
Ya, yaşadığım aşkın ihalesi
Mademki kaldı bu güne
Cinnet akşamlarında hicrete
Dokunan kalemin nezdinde
Nabzını alsam bile ömrün
Ölümsüzlüğü dilememiş miydim daha
dün?
Dünkü çocuğum
Günde saklı asaletim
Günde seğiren gözlerim
Alacası yüreğin
Alametifarikası sözcüklerin
Bazense diken üstünde oturduğum
Çok mu belli, söyle?
Hem sesimin tınısında saklı o melodi
gibi
İçimde yeşeren ağacın açmamış
çiçekleri
Mealim ölüm olsaydı keşke
Ve keşke yalnızlığın
Kıraç topraklarında
Suyu çekilen denizin, ırmakların
bakir sığınağında
Semiren bir hayalin vebali mi yoksa
ödediğim?
Yoksa, yoksa, âşık olduğum çok mu
belli
Yaza durduğum telaşla
Sadık kaldığım ruhuma
Hali hazırda masum ve hüzünlü bir
ülkeyim ben
İçimi delen şu çığlıklar yok mu?
Kimselerin duymadığı yalnızlığın
kokusunda
Salınan nazlı çiçeğin yorgun dikenli
bedenine
Dokunduğum da mı çok belli?
Hani, hani, uyuya kaldığım ömrün
Sulak arazisinde yüreğin
Seken nidaların
Kayıp vidası gibi
İçimi delen bu hüzün yok mu bu hüzün?
Delişmen mevsimden arakladığım
Yaşın yasın sağanağında
Kanat açtığım
İmkânsızlığın çorak topraklarında
uyuya kaldığım
Çok mu belli sahi?
Ve de sevdiğim kadar çocuksu bir
masumiyet ve aşkla
Aşina olduğum olsa ne ki hüzün?
Alıntı sözcüklerin diktiği şiirlerden
değil hem yazdıklarım
Yâd ettiğim kadar maziyi
Yağmalanmış yürek coğrafyamda
Acınası değil
Okunası bir merakla
Koştuğumu ve sevdiğimi de söyleme
sakın birilerine
Yok sayıldığım çok mu belli?
Noksan yüreğimin nüktedan coşkusuna
Eşlik eden şehrin köprüleri misali
Diktiğim aştığım köprülerin ayağında
Asma yaprağı gibi sarıldığım
sonsuzluğun kollarında
Dönenen umut gibi ışıyan yıldızın
Vedası olsa ne ki yazdıklarım
Varsın belli olsun acılarım
Varsın yankılansın ruhum
Yarılasam ne ki ömrü yârim varsın
olsun özlem ve ölüm…