Yazdıkça Şair Ve De Üşüyen Şiirleri...






Üşüyen bir şiir olmayı asla dilememiştim; dilemmasında yalnızlığın beyitlere serildiğim kadar hüznün de aşkın da tanrısı ilahi bir kuşum mizacı ölüm miladı düğün meramı umutla hemhal hüzün dolu kördüğüm…

Yadsıyamadığım kadar yatıştırmak adına hevesimi: nefsimle nasıl ki alıp veremediğim yok, bir sıkımlık canı mıdır şiirlerin, nefes nefese kaldığım o dik yokuşta ağırladığım hep mi gece hep mi dinmek bilmeyen hüznü sireni…

Kopçasında asılı kodaman kuşlar hani gökte saklanmış dualar misali duayeni olduğum acının zamlı tarifesinde yalpalıyorum:

Bir rengi yok tutkumun.

Bir tutumu da yok varlığımın.

Aslında varla yok arası bir canlıyım elbet Huda’nın eseri aşkın da özlemin de esiri.

Yakamozlar çığlık çığlığa.

Şehir yorgun.

Şairse en yavaş yolcusu hayatın: hep de geç kalmışlığı kâh mutluluğa kâh kendine kâh yazdığı öykülerde öykündüğü kahramana verip de veriştiriyor en çok hiçliğinde yıkanan sözcüklerle örüyor saçlarını kar yağan gecede saklı fısıltıları çığlıklara dönüştürüyor.

Haznesinde telaşlı imgeler var:

Hacimsiz duyguları.

Kimi zaman hercai kimi zaman bir hengâme yaşadığı hayatı.

Hoyrat da aynı zamanda en çok da içine estiğinde rüzgâr, yalpalıyor berduş gecelerde saklı bir sarhoş gibi ve içmeden sarhoş yemeden tok aslında yemeden içmeden kesilmiş sözcüklerle tokalaşıp şiirle besleniyor.

Tebessümler birikmiş ruhunda.

Sağaltıyor da hüznünü komut veren sevginin çözülen dilinde bir mülteci gibi yaşadığı şehre hem uzak hem yakın çünkü şiirler yürek yarası şairin ve şehre kayıtlı bir dilekçede koyuyor imzasını şiirin altına ve şair korkmadan sevip yaşasa da aslında en çok kendinden korkuyor ve de ölümden oysaki defalarca ölümü tatmış bir cıngıl misali içinde çalanı şiirlere döküyor döktüğü yaş gibi nemli de kalemi ve kâğıdı.

Diken üstünde yaşayan sözcükleri var şairin aslında bedeni gibi çevresi de dikenli tellerle çevrili ve içinde azat edemediği bir esir saklı şairin ne de olsa hem çocuk hem yetişkin bir tanrı mizacında saklı.

Ölümü irdeleyen acınası değil açılası bir kutu iken yüreği…

Ah, çektiği kabir azabı mimlenmişken hayatı ve mizacı.

Ölümlerdense ölüm beğeniyor şair en çok da yazmadığında azımsanan varlığına d/okunan kalemi oysaki şairin dokunulmazlığı var ve d/okunaklı el yazısı ile şerh düşüyor aralıksız bin bir dereden gelen su misali taşıma suyu ile dönen değirmeninde ağartmış ne de olsa saçlarını.

Geçkin şarkılar saklı dününde adeta gün gibi.

Geçimsiz benliklerdense gına gelmiş ve ıkına sıkına sevenlere sitemi.

Azımsanan varlığı ve yüreği bir biblo misali yaşamışken el üstünde bir eli yağda bir eli balda şimdilerde şairin yazgısı bir nida bir acıklı roman gibi üşüyen sözcüklerinden üstüne geçirdiği hüzün hırkasının kayıp düğmelerinde saklı evrenin gülücükleri.

İsyanını bastırmak adına kalemi ile dertop olmuş.

Kalemin ricası üzerine sayfalara dolmuş yaşı ve yası ve ömrü.

Bir mimse üstüne geçirdiği.

Bir im ise şiirin süremediği saltanatı.

Ve o gergin ipte yürüyen cambaz gibi telaşla yazıp telaşla seviyor telaşla öleceği günü iple değil cımbızla hiç değil bilakis kalemle çekiyor…

Gözüne çekilen milde saklı hüznü.

Kapalı kutu iken yüreği.

Açık veriyor lakin en çok da kalemi eline aldığında ser verip sır vermese de sırra kadem basan duygulardan resimler çiziyor.

Şiirin ne ırkı var ne uyruğu ne ruhu ne dini ne dili.

Şairin tutunacağı ne dalı var ne kökü ne geleceği yine de yine de…

Umut şairin ekmeği kalem gibi kale duvarlarında asılı bayrağı gibi.

Yazdıkça bayram yerine dönüyor yüreği ve yazdıkça yazası geliyor ve ölümsüzlüğe şerh düşüyor şair ne zamanki kalemi eline alsa s/onsuzluğa kanat açıyor.

Adeta dilaltı sözcükler…

Adeta dipsiz bir kuyu duyguları.

Adeta dilsiz şeytan kim insan ve isyankâr ruhu yalnızlığın gücüne gitse de şairin, güç buluyor her yazdığında her içine kapandığında ansızın önce içine sonra dışına açılıyor.

Lades demenin mutluluğu:

Yüreği her sobelendiğinde yanan yanakları ve yüreği.

Yankısı duyulmazken öncesinde iç sesinin, yaza yaza gardını alıyor şair ve baskın dış sesi duymazdan gelip adeta ölümle adeta aşkla dans ediyor kalemi ve ruhu…

Göçmen kuşlara özenip uçmanın tadına varıyor konacağı bir dal olmasa da kalemin verdiği komutla ilan ediyor özgürlüğünü ve ölümsüzlüğü ne de olsa şair tanrıya öykünüyor kalemin duvağında saklı dualar gibi yazdıkça sevesi geliyor ve sevdikçe kendini ruhunu azat etmenin verdiği coşku ile aslında ölümsüzlüğünü ilan ediyor gerçi idrak etse de vaktin geç olduğu idrak etse de bu yolun dönüşü yokken…

 


( Yazdıkça Şair Ve De Üşüyen Şiirleri... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 15.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu