M.
NİHAT MALKOÇ
İstanbul'da doğup yine İstanbul'da ölen ilk padişah: Sultan
II. Selim
Osmanlı padişahlarının 11. si, İslâm
halifelerinin 90. sı olan II. Selim, 28 Mayıs
1524'te İstanbul'da, Topkapı Sarayı'nda doğmuştur. O, İstanbul'da doğan ilk
padişahtır. Babası Osmanlı'nın yükselme dönemi padişahlarından Kanunî Sultan
Süleyman, annesi ise Slav kökenli Hürrem Hanım'dır. Çocukluğu İstanbul’da Eski
Saray’da geçmiştir. 16 yaşına kadar sarayda yaşayan II. Selim, burada çok iyi
bir eğitimden geçirilmiştir. Zamanın şöhretli âlimlerinden olan Cafer Efendi,
Halimî Efendi ve Ataullah Efendi gibi önemli şahsiyetlerden ilim tahsil
etmiştir. Tarihî kaynaklara göre Sultan II. Selim'in, adı bilinen tek
hanımı Nurbanu Sultan'dır. Sultan II. Selim'in
Nurbanu Sultan'la olan evliliğinden " Murad(Sultan III. Murad), Mehmed, Mahmud, Süleyman, Mustafa, Cihangir,
Abdullah, Osman" adlı sekiz
oğluyla; "Esma, Fatma, Şah Sultan, Gevher Mülük" adlarında dört
kızı vardır.
Evvelâ cihan padişahı Kanunî'nin rahle-i
tedrisinden geçen II. Selim, 1542’de henüz 16
yaşındayken Konya sancakbeyliğine atanmıştır. 1544’te Manisa sancakbeyi olarak
tayin edilmiş ve 1558’e kadar 14 sene boyunca bu önemli görevde kalmıştır. Böylece
devlet idaresi konusundaki tecrübelerini artırmıştır. Bu deneyimler onun
ilerideki işini kolaylaştırmıştır. Şehzade
Selim'in Manisa'da on dört yılı bulan idareciliği zamanında bölgenin asayişiyle
yakından ilgilendiği ve bazı imar
faaliyetlerinde bulunduğu bilinmektedir. Sultan 1558’de tekrar
Konya sancakbeyliğine atanmış, 1562’ye kadar orada kalmıştır.
Şehzade Selim orta boylu, geniş
omuzlu, mavi gözlü, şahin bakışlı, heybetli ve yakışıklı bir padişahtı. Kimseyi
incitmeyen sevgi dolu bir insandı. Sarışın olduğu için "Sarı Selim"
olarak da anılan II. Selim, Kütahya sancakbeyi iken babası Kanunî Sultan Süleyman
vefat etmiş, bunun üzerine II. Selim, Kütahya'dan payitaht merkezi olan
İstanbul'a gelmiş, 30 Eylül 1566 tarihinde 42 yaşında iken Osmanlı tahtına oturmuştur.
Tahta çıktığı günün ertesinde Eyüp Sultan'a giderek türbeyi ziyaret
etmiştir. Bu durum daha sonra adeta bir
geleneğe dönüşmüş, tahta çıkan padişahlar
ilk iş olarak Eyüp Sultan'ı ziyaret etmişlerdir. Kardeşleri Şehzade Bayezid ve Şehzade Mustafa daha evvel
öldürüldükleri için tahtın tek varisi konumundaki II. Selim, tahta geçerken
herhangi bir sıkıntı yaşamamıştır.
Sultan II.
Selim'le ilgili Batı menşeli birçok menfi ve karalayıcı yakıştırma yapılmıştır.
Bunlardan en yaygını, onun sürekli içki içtiği iddiasıdır. Bununla ilgili ne bir
somut bilgi ne de somut bir belge vardır; kanaatimizce tamamen art niyetli bir
uydurmadır. Onun hamamda sarhoş hâliyle cariye kovalarken, nalınının kaydığı
ve başını mermere vurarak öldüğü söylentisi de koca bir
yalandır. Tarihçi Yavuz Bahadıroğlu Sultan II. Selim'le ilgili olarak şunları
söyler: "Bizim tarihçilerin “vasat zekâlı” dediği Şehzade Selim (şehzadeler arasında en
eğitimli olanıdır, Enderun eğitimi 16 yıl sürmüştür), dengeleri gözetmiş, her
adımını dikkatle almış, babasının bir dediğini iki etmemiş, hangi sancağı
vermişse itirazsız gitmiş (Şehzade Bayezid gitmemişti meselâ), kendisini
padişahlığa yükseltecek yolu sabır taşlarından örmüştür. Zamanı geldiğinde
de “Sultan II. Selim” olarak atalarının tahtına
oturmuştur."
Dönemin ünlü sadrazamı Sokullu
Mehmed Paşa, Kıbrıs kuşatmasının zamanlamasına karşı çıkmasına rağmen Kıbrıs
II. Selim zamanında fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sultan II. Selim,
Kıbrıs'ın fethine vezir Lala Mustafa Paşa ile Vezir Piyale Paşa'yı tayin
etmiştir. Bu iki önemli şahsiyetin öncülüğündeki Osmanlı ordusu Haçlı savunmasını kırarak ada topraklarını
sınırlarımıza katmıştır. Böylece Kanunî'nin vasiyeti de yerine getirilmiştir.
Zira Kanunî'nin, oğlu Selim'den en büyük isteği Kıbrıs'ı düşmandan almasıydı.
Kıbrıs'ı kaybeden Haçlılar,
Osmanlı'ya karşı daha güçlü bir donanma kurma seferberliği içerisine
girmişlerdi. Güçlenen Haçlı donanması İnebahtı önünde demirleyen Osmanlı'ya
saldırmıştı. Şiddetli saldırıların akabinde tarihler 7 Ekim 1571'i gösterdiğinde
Haçlı donanması İnebahtı Deniz Savaşı'nda Osmanlı donanmasını yendi. Böylece Osmanlı donanması ilk yenilgisini
almış oldu. Bu savaşa "Don Kişot" adlı klasik romanıyla tanınan ünlü
İspanyol şair ve yazarı Cervantes de katılmış, savaşta bir kolunu kaybetmişti. Türklere esir
düşen yazar, Cezayir’de esir olarak yaşadığı beş yıldan sonra serbest
bırakılmıştır.
II. Selim, Osmanlı padişahları
içerisinde önemli bir sima olarak kabul edilir. O, İstanbul'da doğup tahta oturan ilk Osmanlı padişahıdır.
Tahtta kaldığı sekiz yıl boyunca şahsen hiçbir sefere çıkmadı. Babası Kanunî
Sultan Süleyman'ın sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa'yı sadrazamlıkta tutarak devletin
devamlılığını sağladı, işlerin çoğunu sadrazamına bıraktı. Hatta bazı
tarihçilerin söylediğine göre Sokullu Mehmed Paşa'nın gölgesinde kaldı.
Zamanının çoğunu İstanbul'da sarayda ve kışın Edirne'de geçirdi. Sanata ve
edebiyata meyilli olduğu için yanına topladığı şairlerle ve musikişinaslarla
bir arada bulunmayı tercih etti.
Kelimelere hükmeden şair padişah yahut Selimî'nin edebî serencamı
Zarif ve duygulu bir insan olan II.
Selim, babası Kanunî gibi şair padişahlarımızdan biridir. Kudretli bir kalemi
vardır. Usta işi şiirlerinde Selîm, Selîmî veya
Tâlîbî mahlaslarını kullanmıştır. Divan edebiyatı nazım şekilleriyle
birbirinden güzel şiirler kaleme almıştır. Divanı
olmadığı söylense de Kâtip Çelebi bu düşüncede değildir. Celal Bey
ve Durak Çelebi'nin yanı sıra Kara Fazlî, Münşî Bâlî Çelebi, Konevî, Meşâmî,
Ulvî, Hatemî, Kâsımî, Fırâkî, Makâlî,
Merdümî, Nigarî gibi şair ve âlimlerle; sancak beylerinden Gülâbî
Çelebi, hânende Mirek Çelebi, Adanalı Tanbûrî Şeyhzâde Mustafa, Şeyhzâde Mehmed
Çelebi, Memi ve Kasapzâde Na'li gibi musiki üstatlarına şehzadelik yıllarından
beri itibar etmiş, özellikle Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye büyük bir saygı ve
hürmet göstermiştir.
O,
şiirlerinde hak ve hakikatin sözcülüğünü de yapmıştır. "Yâ Resûl-ı müctebâ
eyle şefâ'atle rehâ/'Abd-i' âciz bir günehkâram gönülde yok sivâ//Eylemiş Allah bu tahtı nasîb ümmetüne/Ben günehkâra degül lâyık bu ihsân u 'atâ//'Âcizem pür-asem ü zenb ü pür-ma 'âsîdür kulun/Merhamet kılmazsan ey şâh-ı rüsûl hâlüm hâlüm fenâ/Lutf u ihsânından ümmîd kesmezem kim şefkatün/Bu Selîmî elbet eyler mevsûl-ı râh-ı Hudâ."
mısraları, onun Peygamber Efendimize duyduğu katıksız sevgi ve muhabbeti izhar
eden söz hazineleridir.
"Dönemin kaynaklarında zevk ve
eğlenceye düşkün, içki meclislerine müdavim, çevresinde âlim ve şairlerin
bulunmasından hoşlanan , bunun yanı sıra müzisyen, güreşçi, cambaz gibi gösteri
erbabını yanından eksik etmeyen, cömert, kimsenin kalbini kırmak istemeyen âlicenap
bir hükümdar olarak tanıtılır. Bununla beraber halk içinde fazla görünmediği,
babası Kanunî'nin sık sık cuma selâmlığına gitmesine ve bu vesileyle halk içine
çıkmasına karşılık onun bunu ihmal ettiği ve sarayda vakit geçirdiği
belirtilir."(1)
Geleceğe iz bırakmak yahut Sultan II. Selim'in imar ve inşa faaliyetleri
Sultan II. Selim memleketin imar ve
inşasıyla da yakından ilgilenmiştir. 1569 yılında Karadeniz'le Hazar Denizi'ni
bir kanalla birleştirme çalışmalarını başlatsa da bu çalışma yarıda kalmıştır. Yine
Ayasofya Camii onun zamanında yeniden onarılmış ve camiye iki minare
eklenmiştir. II. Selim, Ayasofya'nın etrafını tamamen
temizletmiş, buradaki evleri yıktırmış, payandalarla Ayasofya Camii'ni
kuvvetlendirmiştir. Bu tamiratı Mimar Sinan'a
yaptırmıştır. Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra
birbirinden güzel mimarî eserler vermeye devam eden Mimar Sinan'ın en büyük
eserlerinden biri olan, ustalık eserim dediği Edirne Selimiye Camii, Edirne'yi
çok seven ve zaman zaman oraya gidip kalan Sultan II. Selim için yapılmıştır.
Söz konusu muhteşem mabet 30 Ekim 1574'te ibadete açılmıştır. Yine Sultan II.
Selim döneminde Eyüp Zal Mahmud Paşa, Konya Selimiye Camii, Lüleburgaz Sokullu
Camii ve Külliyesi, Karapınar Sultan Selim Camii, Payas Sultan Selim Camii ve
Külliyesi, Kasımpaşa Piyale Paşa Camii gibi eserler de yapılmıştır. Bunlardan
başka Mekke-i Mükerreme'nin su yollarının tamiri, Mescid-i Haram'ın mermer
kubbeleri, Lefkoşe Selimiye Camii'nin inşası, Aziz Efendi Tekkesi, Navarin
Limanı'na hakim bir mevkiye yaptırdığı kule onun birbirinden güzel ve önemli hayır
çalışmalarından birkaçıdır.
Taşların sonsuzluğu soluduğu uhrevî bir mekân: II. Selim
Türbesi
Her fâni gibi II. Selim de bu
âlemden göçmüştür. Sultan II. Selim'in ölümüyle
ilgili farklı yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Fakat güvenilir
kaynakların belirttiğine göre II. Selim Han hamamda iken tansiyonu düşüp kaymış
ve beyin kanamasından vefat etmiştir. II. Selim'in vefatı Peçevi
tarihinde şöyle anlatılmaktadır: “Bu alçak ve kıyıcı dünya şaha da gedaya da
ebedî olarak kalacak bir yer değildir. Tevafuk bu ya sarayda padişaha has
hamamın kimi kubbeleri süslenmiş, kimileri de yeniden yaptırılmıştı. O sırada
padişah hazretleri hamamda halvet yapmak istedi. Sevinç içinde neşeyle içeriye
girdi. Ancak bu devran cihan padişahına zevkin bu kadarını dahi çok gördü.
Hamam içerisinde gezinirken mübarek ayakları mermere takılarak birdenbire bir
yanı üzerine yıkıldı ve sert mermer taşı düştüğü tarafını mosmor etti. Hizmetçi
ve ağaları onu kaldırıp özel dairesine ilettiler. Hekimbaşı gelerek yakı ile
tedavi edilmesini uygun buldu. Fakat tam o sırada birdenbire ateşi yükseldi.
Sonunda bu acı ile sıkıntıdan mide bozukluğuna uğradı. Sözün kısası vade
gelmiş, ecel de erişmiş imiş. Ne yaptılarsa bir yarar sağlamadı. İnsanoğlu
şimdiye kadar ecel derdine bir çare bulamadığı gibi onlar da bulamadılar. Elli
yedi yaşında olduğu hâlde Şaban ayının on sekizinde (31 Kasım 1574) Pazartesi
günü öğle vakti cennetin en yüksek katına erişti.”
Sultan II.
Selim, İstanbul'da doğan ve İstanbul'da ölen ilk Osmanlı padişahıdır. Sultan
II. Selim'in türbesi Ayasofya haziresindedir.
Sultan
II. Selim Türbesi, İstanbul türbelerinin en güzellerinden biri olup, ünlü Türk
mimarı Mimar Sinan'ın yaptığı 18 türbeden biridir. Sultan henüz hayatta iken
Mimar Sinan'a kendisi için Ayasofya'nın yanında bir türbe yapmasını emretmiş,
ancak 1574'te öldüğünde türbe henüz bitmemiş olduğundan, türbenin inşasına
devam edilerek üç yıl sonra (1577'de) tamamlanmıştır. Padişah II. Selim türbe
henüz tamamlanmadan vefat ettiği için türbenin yanındaki otağa gömülmüştür.
Türbe tamamlandığında oraya nakledilmiştir. Türbe birçok kez onarımdan
geçirilmiştir.
İslâm Ansiklopedisi'nde II. Selim
türbesiyle ilgili şu bilgiler verilir: "Mimar
Sinan'ın inşa ettiği yapı dışta köşeleri genişçe pahlı kare bir plana sahiptir ve
içte sekizgen bir galeriden meydana gelmektedir.
Çift kubbe ile örtülü olan yapıda dış kubbe yüksek kasnaklı olup
duvarlara oturmakta, iç kubbe sütunlar üzerindeki sivri
kemerlerle taşınmaktadır. Dıştan etrafı silmelerle
çevrelenmiş mermer kaplı yapının cephelerindeki, sırtı
yaprak motifleriyle
bezenmiş kaval silme iki katlı bir
görünüm oluşturmakta ve üstte
profilli bir kornişle
sonlanmaktadır. Giriş cephesinde
altlı üstlü ikişer, diğer cephelerde dörder pencere açılmıştır. Dikdörtgen söveli olan alt sıra pencereleri
iki renkli taşla örülmüş
sivri
hafifletme kemerine sahiptir. Kalem işi
ve ahşap süslemelerin
kullanıldığı yapıda duvarlar ikinci sıra pencerelere kadar
çini kaplanmıştır. Beyaz zemin üzerine
kırmızı, lacivert, mavi, firuze, yeşil
ve
siyah renkli sır altı tekniğindeki çinilerde hatâyî,
yaprak ve çiçek motiflerinin yanı sıra vazodan çıkan çiçeklerden
oluşan düzenlemeler ve süpürgelikte
mermer taklidi bezemeler vardır."(2)
Dışı tamamen mermer kaplı olan yapı
sekiz köşelidir. Giriş kapısının iki yanına beyaz zemin üzerine mor, kırmızı,
yeşil, mavi çiçek desenli çini panolar yerleştirilmiştir. 16. yüzyılın en güzel
çini örneklerinden olan bu panolardan, sol taraftaki çini pano aslının
taklididir. İstanbul'da diş hekimliği yapan ve Sultan II. Abdülhamid'in de diş
hekimi olan, eski eser koleksiyoncusu Albert Sorlin Dorigny tarafından 1895
yılında restore edilmek üzere Fransa'ya götürülen bu panonun imitasyonunun
yapılarak yerine takıldığı, orijinalinin ise bugün Louvre Müzesi'nin "Arts
of Islam" bölümünde 3919/2-265 envanter numarası ile sergilendiği
bilinmektedir. Türbenin ana giriş kapısı, kündekârî tarzında, sedef kakmalı ve
geometrik bağa bezemeli olup, ahşap işçiliği açısından seçkin bir örnektir.
II. Selim Türbesi'nde 42 sanduka yer
almaktadır. Girişin karşısında, Osmanlı tahtında 8 yıl 2 ay 19 gün saltanat
sürmüş olan Sultan II. Selim yatmaktadır. Padişahın bir yanında oğlu III.
Murad'ın annesi olan ve 1585 yılında ölen Nurbanu Sultan, diğer yanında ise
kızı ve Piyale Paşa'nın eşi Hacer Güherhan Sultan, onun yanında, diğer kızı
Sokullu Mehmet Paşa'nın, daha sonra da Kalaylı Koz Ali Paşa'nın eşi olan
İsmihan Sultan yatmaktadır. Kapıdan girişte soldaki iki sandukadan biri, II.
Selim'in kızlarından ve Siyavuş Paşa'nın eşi Fatma Sultan'a aittir. II.
Selim'in oğulları Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ve III. Murad'ın
oğulları ve kızları da bu türbede gömülüdür . Allah cümlesine rahmet eylesin.
Dipnot: 1. Feridun
Emecan, Selim II Maddesi, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
2.
Zeynep Hatice Kurtbil, "Selim II Türbesi" Maddesi, Diyanet Vakfı
İslâm Ansiklopedisi