Azat edilmeyi bekleyen dünün arifesi
saklı içimde saydam ve seyyah bir düş başımın öne düşmediği kadar çapkın rüzgârı
tek celsede nakavt ettiğim…
Hiroşima bombası efkârın
Yaldızlı alt yazısı:
Nasıl da ihtişamlı bir kederdir bu:
Büyüyen ne öfkem ne şeceremde saklı
çizikler
Aşkla ikame ettiğim
Alyuvarlarında denizin
Çöreklenmiş bir kum tanesi
Neşrinde sevginin
Ve işte devreye girdi kum saati
Bense bense aykırı ve engin bir
denizim
Yelloz rüzgârın bahtında açan
Ufka niyaz ettiğim…
Satırların çatı arasında saklı sırlar
misali
Meali umut ve hudutsuz iken
Serildiğim doruk
Kanımın her çekildiğinde
Meddücezrin ihaneti
Ruhum her vurulduğunda
Nüktedan kalemimin hediyesi
Nice beis ve yeis
İstişare etmeden kalemle
Günü tehir ettiğim
Yelkenler fora madem dünün mealinde
Saklı hazanın ruhumu çökerttiği…
Şahlanan duygular
Şemsin niyazında saklı esmesi
dinmeyen rüzgâr
Bir batında öldüğüm
Bir batılın indinde sömürüldüğüm
Lakin dokunulmazlığım saklı evrende
D/okunaklı bir şiir değildir de
içimde kalan tek ukde
Tapınağım ve kale duvarlarım
Tarumar edilmiş gönül tezgâhım
Tırtıklansa ne ki hayatım?
Nasılsa tırlatan son fani değilim
Tıkırında hayatın
Tık etmeden kapattığım kapının rüzgârına
feda olsun
Ruhum ve kum saatim
Ve işveli vecizeleri lanetin indinde
değil
Aşkın mealinde savrulduğum
Katmanların güzergâhı
Katık bildiğim
Kat ettiğim ömrün
Sahi doldu mu vadesi?
Ne inkârım ne imtiyazım ne ihanetim
Saklı kaldığım Allah katında büyümeye
odaklı
Seyyah bir sevgi ki benimki
Oylumu güneşin
Otağı kurduğum göğün
Sönmeyen ateşin
Ferinde firar ettiğim bedende
Kayıt altına aldığım kadar kayda
değer olmasa da
Sözcüklerimdir sözcüklerim
Alın teri döktüğüm ömrün güftesi…