Sözcüklerim ve çelikten irademle bir
günü daha uğurladım aslında içimdeki enginliğini dinginliğe döndürmek adına
hayatı geçiştirdiğim kadar nazına katlanıyorum kaderin.
Azar azar giden bir şeyler var içimde
aslında azgın dalgalar yalarken ruhumu bozguna uğradığım kadar da bozuntuya
vermiyorum yaşadıklarımı.
Kat çıktığım merdivenler aslında
olduğum yerde sayıyorum kalemin direktifi ile ölçüp biçmeden yaşıyor yazıyorum
duygularımı bir kırlangıcın kanadında yorgun nidalar biriktiriyorum ruhumdaki
iklim ve kimlikse hep aynı gerçi bir günde pek çok mevsimi yaşıyorum ama.
Kıtlık çıkacakmışçasına sevdiğim
insanlar aslında lanetin kırık dalında uçuşan gölgeler misali.
Bir minval ki içimdeki iklim.
Öylesi verimli bir tarla ki hüzün
iklimi.
Beyitler saklı içimde içerlediğim
değil içlendiğim asla değil içtimada geçen zamanın tayfası iken ruhumdaki
sökükler.
Batılı duyguların bir batında batan
güneş ve mehtap karanlık d/ağlarken içimi alt ettiğim kadar da dünümü gökte
kükreyen bulutlara asılı kalıyorum.
Yorgun ve yenik ve bitkin mi?
Üstüme alınmadığım sıfatlar bunlar ve
gerisi geliyor sarf edilen nidaların.
Önceleri fısıltılar iken ruhun erbabı
ayan beyan yüzüme savuruyor insanlar kâh nefretlerini kâh öfkelerini ve
dillerinden bala benzeyen akan zehre de kanmıyorum.
İsraf ettiğim kadar da var duyguları:
önce nüktedan sonra doğurgan ve edilgen.
Etmen olan rüzgâr küstüğüm değil
kastığım hiç değil kaygılarımı sonlandırmak adına koştuğum sadece İlahi Dergâh.
Tünediğim dalın.
Uçuşan saçlarımın.
Uzayan tırnakları belki de sözcüklerin
ve işte törpülüyorum ruhumda saklı hayalleri.
Hayallerden ziyade hassas addedilen
varlığımın kıyıldığı bense bunu sevgiyle hayal kırıklığı ile yoğurup büyüyen
bir dünya bir cennet inşa ediyorum içimde ve dünya denen cehennemi hali hazırda
bir cennet bahçesi belliyorum kolaylıkla.
Aşkın direnci kırılırken.
Dirayetim sınanırken.
Bir Allah’ın kulundan beklediğim en
ufak duygu kırıntısı yok iken lakin sevginin de sonlanmadığı bir renk cümbüşü
asılı kaldığım rakımı İlahi sözcüklerin yoldaş ve işte hayatın kamçıladığı…
Üzgün bir minval addedilebilirken
yaşadıklarım ben kocaman bir coşkuyla ve umutla sarılıyorum içimdeki çocuğa ve
bana güç veren Tanrıya ve ara vermeden yaşıyorum hayatı ve duygularımı özgür
bıraktığım kadar da kalemle istişare ediyorum her gün evet, her gün…
Baltayı taşa vurduğum mu?
Aşikâr yanıldığım çok oluyor.
İçtenliğimle sırdaş bir iklimde
ikilemde kalabilirken insanlar net ve aydınlık yüreğimle dolunayın evrelerine
rast geliyorum yıldız kimliğimle kaydığım aslında yeryüzü ve iliklerime kadar
insan olduğumu duyumsatıyor bana evren.
Mizacım ve rengim.
Miladım bazen miadımın dolduğu
hissine kapılsam da zaman zaman sırdaş kuşlar ve sevecen bahar ve çiçeklerin
uçuşan polenlerinde coşuyorum kâh ağladığım kâh sevindiğim kâh umut ettiğim
ölçüde ölmeyen çok şey var içimde dünden yadigâr.
Hakkını ödeyemeyeceğim insanlar var
misal: en başta ülkem en başta vatanım ve taptığım Rabbimin ışıttığı evrende
Rabbimden sonra tapındığım yurdumun toprakları bir miliminde dahi kendimi
canımı düşünmeden verebileceğim.
Ruhumun rüzgârına kapılıp metanetimi
koruyup ve işte hakkaniyetle yaşadığım yaşattığım ilkelerimden de ödün vermeden
şerh düşüyorum güne ve hayata.
Öylesine engin bir minval ki içimde
saklı olan ve ülkeme devletime olan insanlık vatandaşlık borcum hani cesaret
bulup öne atılacağım ve göğsümü kurşunlara ihanete ve düşmanlara kolaylıkla
düşünmede siper edebileceğimden de fazlası saklı iken çocuk kalbimde.
Yetinmediğim duyguların başında
geliyor vatanıma duyduğum büyük sevgi ve minnet ve şakıyan sözcüklerde sekerken
anbean da düşünmüyor değilim hani ne de olsa dünde kalmış olsa bile hayallerim
nasıl da kanat açmıştım eğitimin ve bilginin duayeni okullarda ve kampüslerde
geçsin diye hayatım nasıl da öne atmıştım kendimi:
Ülkeme hizmet vermek adına ve
çocukları ve gençleri yetiştirmek adına gerek öğretmen gerek öğretim görevlisi
sıfatıyla nasıl da coşkuyla adımlamıştım hayatı.
Recim edilen bir hayal deyin isterseniz.
İsterseniz hayatı resmedip karanlığa
düştüğümü farz edin.
Dediğim gibi: bu ülkenin bir evladı
olmak ve canımı hiçe saymak boynumun borcudur ve ülkemin topraklarında her
santimetre karesi şehit kanıyla sulanmış kutsal toraklarında vatanımın ben de
şerh düşmek istemiştim bir eğitim neferi olarak bir ömür ülkeme ve insanıma
hizmet vermeyi nasıl da içten dilemiştim.
Geçiyorum dünde kalan bu hayalimi
yine de ucundan bucağından nasiplenmedim de değil hani eğitimci kimliğimi bir
süreliğine de olsa gerçekleştirmiş olmam bana yetmedi mi bir ömür?
Sözcükler.
Sevgi ve de.
Umuda dair ve hayallerim işte ruhumun
tufanında devşirdiğim nice güzellik Rabbin nasip ettiği.
Dünüm ve günüm ve yarınım.
Ülkümle ve ülkemle gurur duyduğum
kadar içimdeki sesi asla bastıramadım kendimi bildim bileli ve hep sevgiyle
dokudum ben hayatı dokundum da usulca.
Meali ve titri ne ise gelecek
günlerin bense günde ve anda saklı ne varsa ucundan tutup da daim kılmak adına
coşkumu.
Zor zamanlardan geçerken bunlar
şekillendi ansızın ve günümü unutup dünümü ektim satırlara ve umudumu saklı
tuttuğum kadar da uğuruna inandığım iç sesimi tek tek notalara ve kelimelere
döktüm işte.
Öyküm bitmedi henüz belki de çok
başındayım her şeyin.
Öldürdüğüm nefsim ve acılarım kabuk
bağladı evet ve hayır, diyemeyeceğim bir coşku ile serpiyorum yine sevginin ve
duygularımın kırıntılarını nasiplendiğim ölçüde de nam salıyor göğsümde esen rüzgâr.
Üstü örtülü ya da değil.
Yitik addedilen bir ömür ve de bitik
addedilen mizacımsa yalanın en hası ve ben acılarla beslenirken sevgiyle de
büyütürken dünyamı ve sevdiklerim uğruna da savaş verebilirken kolaylıkla belki
de çöken omuzlarımda asılı bayrağım gibi de diklenip dirilip sonsuzluğa
asıyorum aşkı ve vatan sevgimi ve bayrağımı.
Dünden kaykılan.
Günde s/üzülen.
Yarınlara d/okunmak adına sözcüklerle
örülü kaderim.
Sıfatlardan haz etmediğim kadar da
kendimi en ağır ceza ile yargıladığım.
Bir renk cümbüşünde kayboldum yine bu
gün.
Bir renkten ziyade gökkuşağında
saklandım da bir ömür.
Ve işte karanlığı dağıtandır içimdeki
bitimsiz coşku ve ben illa ki sevecek bir şeyler sevecek birilerini bulurum ve
tokalaştığım kadar da kaderimle tükenmeyen bir coşkuyu da bana bahşetmişken
Yaratan varsın olsun kalsın içimde binlerce ukde bense ruhun umresinde
tapındığım kadar da Rabbime Allah rızası için yaşamanın ve sevmenin ve yazmanın
minvalinde esen rüzgârım bazen üşüdüğüm bazen alın terimle gurur duyduğum ve
insan olmanın ve insan kalmanın da en güzel örneğini vermek adına…
Tüm dünyayı ve insanları hatta cansız
eşyaları kolaylıkla sevebilmenin özgürlüğünde içimde saklı binlerce kıvılcım
binlerce kırlangıç ve hayalin devindiği…
Çünkü ben sonsuzluğun ışığı ve
çağrısında hayat buldum hayat da vermişken hayallerime…
Çünkü sevebildiğim kadar mutluyum ve
de insanım ve işte kalemimdir insanca yaşamanın muadili iken ruhumu da sevgimi
de kalemimi de özgür bıraktığım coşkuma tanıklık ederken Yaratan ve de melekler
ve korunduğum kadar kutsanmış duygu ve duaların emsalsizliğinde ben aslında hem
Rabbime hem de içimdeki çocuğa koşuyor ve tutunuyorum yaşamak adına ve de
ayakta dik kalmanın da meali iken yaşama sevincime eşlik eden duygular ve
sözcükler…