Tekmili düşlerin tekbir getiren ve
havsalamdan taşan sözcüklerim efkârın dahi yan bastığı var olsun çarpık düzen
içinde yaşadığım ben düzgün olduğum kadar da düzeltemezken cihanı.
Hörgücü yasın
Haznesi yaşın
Yâd ellerden sökün eden
Kâh fısıltı kâh veryansın
Çekincelerim suskun
Çalıntı değil hem kalbin nidaları
Hüznün buğrası
Külyutmaz yetilerim
Makberin çağrısı
Yedi düvele de yeterim
Yandığım kadar yaktığım
Kardığım kadar kandığım
Meali bazen ölüm
Bazen kurtuluşa denk düşen
Bir mevsim ki peşinden sürüklendiğim
Gönül razı gelmez asla ayrılığa
Yürekte kopar fırtına
Fıtratım ve Fitnat iklim
Firari bir besteyim
Adım sessizlik
Yüklemim özlem içeren
Korunda sevdanın
Közünde yalnızlığın
Duvar dibinde solan
Bir saksı gibi saklandığım
Bir ruh gibi bedenimi taşladığım
Bir boyut ki serildiğim
Beti benzi de attı madem güneşin
Mağdur bir tınısı var günün
O devasa sarkaç köpüren
Ölgün yüzünden kederin
Dökülen yaşlar yasın da muadili bir
yaştayım
Nemli ruhumu telaşla süpürdüğüm bir
kavşakta
Döngü kırık
Gönlüm harap
Firari bir masal gibi
Çeperinde hayatın
Hemhal olduğum sözcüklerin tufanı
İksiri bilinmezin
İvedilikle tehir ettiğim yenilginin
Peşi sıra peşinen sevip koyduğum
O son nokta
Varsın olsun izafi
Yandığı kadar kalem
Yakardığım Rabbi
Bulmanın huzurunda
Hazanın dibinde
Çökkün göğün titrinde
Bir buldozer ki ezen
Bir rüzgâr ki çılgınca esen
Nemalandığım her insan her yalan
Beni benden eden
Tinindeyim kaderin
Üstü örtülü kederin
Kanıksadığım mı lanetin iz düşümü?
Gel gör ki ben aşkla inançla Huda’dan
İstediğim her dilek uğruna
Diktiğim fidanın gölgesine
Direncimin de sınandığı
Bir buket olsaydı keşke içinde
saklandığım
Bir berat ise yaşam
Beynamaz gölgelerden alıp da başımı
gittiğim
Yolun müdavimi
Zikrettiğim kadar denk düştüğüm her
fikri
Ne de olsa boynumun borcudur insan
kalmanın meali
Varla yok arası bir nizam ki
Serildiğim şu döşek ne kirli ne kin
yüklü
Hüzün yüklü çekmecemde kilitli
Yüreğimin de ihbarı iken
Kainatın neyse artık son emri…