Soluklandığım minvalde yolum yine ve
yine sana düştü, güzel Rabbim…
Sen ki: ruhumun yankısında yanarken
özlemim sensin sen tek terk etmeyen beni.
Bak, mahlasım yok bilsin ki insanlar
gizli ve sisli bir özne değilim.
Ve rugan çizmelerim çocukluğumda
saklı asla sıkmadı ayağımı gel gör ki: insanların iki eli boğazımda sakar
sevgi-sayar yüreğim nazında niyazında sadece dönük yüzüm semaya ve sen her
yerdesin her yerde:
Tutuşan içimde.
Turuncu güneşte.
Yağan yağmurda…
Ve işte yerdeki otta.
Kara gecede kara karıncanın kara
ayağını gören yine Sen.
Taş taşımasam da yorulduğumda ve
düştüğümde Sen sadece beni terk etmeyen.
Yıldızlı gecelerin koynunda özlemle
sarıldığım mehtaba.
Annemin yorgun sesinin tınısında bir
mabet ki yüreğin ökçesi ile devindiğim boşluğun meali.
Renklere tutkunum Rabbim ve onları
Sen yarattın.
İçimdeki enkazı yeniden döşediğim
doğrudur ve yeniden temellerini attığım yeni hayatımın mabedidir İlahi Aşkla
sarıldığım boşluk ve sonsuzluk iken teşrif eden hoşlukla eşleşen o boşluk
kanayan yaramdan dökülen irin ve işte pürü pak alnımla yoluna sadece Senin
yoluna serildiğim.
Artık gücüme de gitmiyor kim ne derse
desin nasıl da kin bürümüş zalimin gözlerini.
Artık gücüm de eksilmeden büyüyorum
İlahi Işığın her zerresinde nasıl da büyütüyorum saksımdaki anne çiçeğini.
Göz görmezse gönül de mi görmez?
Asla ve asla:
Bak, ayrıyım annemden nasıl da tütüyor
burnumda.
Manen zenginim çok zengin cebimde
olmasa da üç beş akçem.
Yüreğim zengin ve nurum ve kalemim ve
devasa bir aşk ile yoluna baş koyduğum İlahi Kudretin.
Yemin Billah çok da yorgunum ama
ansızın doğan güneş nasıl da mahcup etti karanlık iken deşen yüreğimi tüm
azametiyle kapsadı evreni bak, işte gece oldu lakin güneş hala tepemde ve
gündüz olunca eşlik eden mehtaba yıldızlara ne demeli?
Kimsem yok demem asla.
Öncemde hep desem de ve Sen hep
yanımda iken nasıl da günaha girmişim meğer.
Sen her yerdesin ve sayende gam yok
keder yok, Rabbim.
Melankoli ile sarılsam da hayatın
kollarını ve tüm hüznümü tek seven yine Sen.
Şeceremde açan güneş ve seccademde
nükseden devasa kudretin ve senle başladığım yolda senle devam ettiğim kadar
nöbetime beni feraha çıkaracak yine sensin.
İklim nazlı.
İkiletiyor da insanlar sevgimi
niyazımı.
Ah, demeden geçse de ömür
zemherilerde üşüyen bir güneşim ben ve meftunu sevgimin aşkla eşleştiğim her
zerrem yeter ki hüküm ver sen.
Ol, dediğinde…
Olan.
Yaz, dediğinde…
Yazdığım.
Sev, dediğinde…
Ey, güzel Mevla’m, ben sevgiden başka
yol mu bildim?
Sevilmek, dendiğinde…
Asla şüphem yok artık sevildiğimden
yoksa bu bataktan bu savaştan nasıl ama nasıl sağ çıkardım?
Hüzünlü kalbimin sarkacı ve sarnıcı
ve sağdıcı sadece Sen ve sevgim.
Tüten dumanın niyazı ve ıssızlığımı
sonlandıransın.
Yok sayıldığım şu cihan.
Yoksun kılındığım her an.
Sana taptığım kadar asla sevemezdim
ben insanları gel gör ki: hep sevgiyle çıktım yola ve Yaratandan dolayı sevdim
yaratılan her canlıyı hatta ve hatta eşyaları bile ki onların molekülleri
Allah, diye zikrederken ve işte ulaştım sana dokundum yüce Dergâhına ve Sen beni
geri çevirmedin.
Öncemde de Sen şimdi de.
Her dem.
Demlendiğim acılarda dertlendiğimde
Sensin yetişen.
Derli toplu bir kul olmak adına.
Dağınık ruhumda saklı devasa sevda
uğruna…
Düştüm yollara hep çok sevdiğim
insanlar uğruna ama her defasında düştüler gözümden belki de bendim düşen
gözlerinden lakin yaş dahi yok iken gözlerinde ben cihan adına toptan
ağlamışken artık tek yaş düşmeyecek insanlar uğruna ve her yaşımı sana döküyorum
Rabbim yasımla kabul ettin ya, beni Makamında ve işte ilk günden beri günbegün
büyüyen bir ateşle yandığımı Sen bildikten sonra hiçbir zalim ve kâfir
söndüremez bu ateşi.
Döngüde saklı.
Bende saklı.
Saklı tuttuğum ne ise sevgiye
adadığım ve insanları günbegün büyüyen bir sevgi ile bağrıma bastım da ne mi
oldu?
Ağrıma dahi gitmiyor artık onların
yalanları ve canım artık yanmıyor çünkü yanması gereken sadece İlahi Ateş ve
işte her kıvılcımda sana koştuğum kendimi dahi nihayetinde sevebilmeyi
başarmışken Sensin bana harfiyen yaşamayı ihlas sahibi olmayı öğreten.
Kuram dışıyım.
Kurallara uymuş olsam bile.
Kusursuz olmak için canhıraş bir
uğraştım.
Ama her doğrum yanlışa kurban gitti
ve benim tek yanlışım vardı çünkü insanları ben sevdim güvendim.
Kuram dışı varlığımla çağlayan
sevgimle sana dönük yüzüm ilk günden beri ama şimdi öylesine çoğaldım ki
eksildim sanırken ben aslında Sana dokunmuşum.
Bu aşkın mealidir büyük olan ve
şükrettiğim ve hamt ettiğim ve sabır ettiğim.
Sınandığım bu büyük sınavda baş
koyduğum doğrularda ve koştuğum Hakkın Yolunda ve işte yüzüme tek kapanmayan
kapı senin Dergâhına açılan ve yüreğimin yaşını ateşini bilen sensin tek
tanıyan ve niyetimi bilen ve beni koruyan.
Ölsem de gam yemem artık.
Çünkü beni bekleyen biri var yeter ki
rıza göster sen şu sefil kuluna ve razı ol benden.
Günahımla sevabımla sürgün edildiğim
coğrafyalardan sana ulaşmamın ertesi korkum da yok olanlardan olacaklardan
çünkü ben sevgimi sonsuzluğa ve bu kutsal yola adadım.
Atandığım makamda yani hiçlik
makamında varlığımın her zerresi ile büyüyendir de içimdeki özlem.
Yenilgi addedilen benliğim ve hayatım
aslında öbür âleme uzanan yolda bir kazanım benim için…
Korkmadığım kadar ölümden korkmuyorum
artık bir Allah’ın kulundan çünkü Sen böyle istedin.
O halde Allah kerim yeni hayatıma
hatta ölüme dahi korkusuzca ilerlerken dileyen beni sorsun birbirinden lakin
ben hiçliğime ve bu sonsuz aşka kefil iken, yolumdan ve Senden asla
dönmeyeceğim…