Diş bilemişti zalim bense düş bildim
her gördüğümde her yeni yenilgide her yanılgıda bilmeden defalarca Sırat
Köprüsünden geçtim.
Bir hengâme idi ki mevsim.
Bir harmandı ki meal.
Bir handikap.
Rıza göstermeden hüzne razı geldiği
kaderin.
Hin ya da cin fikirli.
Candan can gitmiş iken, azizim, gelir
mi sahi giden geri?
Azık azar azar yok oldu.
Çoğaldım bildim ve çağladım ve çiyde
saklı rahmeti içime çektim çekeli de nefesi boşa harcadım.
Bir delik idi ki günbegün büyüyen ve
yası yaşı yok saydığım bir ömrün medarı iftarı olsam ne idi ki sevdiklerimin,
sevgim sömürüldükten sonra…
Bir yeti kaybı imiş meğer yaşamak
bense yetim varlığıma toz kondurmadım yeter ki Rabbim, beni öksüz bırakmasın
derken…
Mevsim çığırtkan çıktı ve yaz
mevsiminin ilk ayı ilk günü ilk gecesi üstelik doğum günüm iken haziranın biri…
O gece saat ikide Azrail yoklamışken
annemi ve kim bilir kaçıncı çağırışım ambulansın ve 112 inin de müdavimi
olmuşken.
Kızılca kıyamet kopmuş muydu sahi
yoksa hüviyetim miydi çalınan ve de hürriyetim…
Önem arz etmeyen detaylardan neden
dem vurayım artık hem de bu saatten sonra.
Ve kıskandığım ve öykündüğüm tek
yazar, Kafka:
Adamın derdi bini aşmış bense gönül
vermişken o söze:
‘’Ben edebiyattan ibaretim.’’
Eh, be mirim ekledik mi hüznü de
sadece sen değilsin edebiyattan ibaret olan ve işte ibrazım…
Gönlümün kubbesinde sararan güneş.
Yüreğin hutbesinde solan leş.
Aşkın inhisarında kabuk tutan nice
duygu nasıl da özdeş…
Eh, bir de anlamazlar mı aşkın neden
mütevellit olup olmadığını…
Bir de demez mi kendini bilmezler?
‘’Ey, sen, şair ertesi neden hep
aşktan dem vurursun?’’
Eh, be mirim bizler mademki aşkla
yaratıldık mademki baş koyduk bu yola…
Kız başıma çıktığım hayat yolculuğu
ve yanımda iken annem…
Kız başıma çıktığım ölüm yolculuğu ve
uzağımda iken annem…
Yaram.
Simam.
Simgelerim.
Simyacı ruhum.
Aşk iken tek sırdaşım ben varmışken
Rabbin Dergâhına…
Bu sefer de demezler mi?
‘’Sen, inançsızsın yoksa tüm bunlar
gelmezdi ne senin başına ne annenin başına…’’
Eklemezler mi üstelik?
‘’Annen zaten namazını layığıyla kıldığını
söylese bile Allah kabul etmedi annemi ulu makamına.’’
Rencide edildiğim ne ki?
Yaşam savaşı veren annem bunlardan
bihaber iken bir de üstelik…
Sevgiyi.
İman gücünü.
Rabbini…
En çok bilenden mi yoksa bilmeyenden
mi korkmalı?
Bir de kovulduğum onuncu kapı iken.
Kimse sığınan yalanlarının adına.
Kimse, kendini en üst seviyede
mükemmel en inançlı Mümin gören.
Kimse, aile olmanın anlamını unutan.
Kimse akraba olmanın himayesinde zor
durumda olanı daha da müşküle sokan.
Ölümü ile sınandığım en sevdiğim
insan.
Ölmedi.
Ölmediği için de mutsuz iken en
yakınlarım.
Ben onu yaşatmak adına canhıraş
senelerdir çabalarken neyin derdinde bunca insan en yakınım ailem bildiğim
insanlar nerede?
Yazmakla ilintili geçen şu son on
senem ve ben gerçek manada yazmaya ve edebiyata âşık oldum.
Hangi minvalde isem artık ve on yılda
binlerce şiir ve yazı yazmış olsam da kendimi hala ilk günkü gibi coşkulu ve
öğrenci ruhumla kendimle hayatla cebelleşirken edebiyat bana o kadar çok şey
kattı ki.
Bir ömür çok okumakla övündüğüm ki…
Daha ne okumuşum ki ben?
Yıllardır kalemle iştigal ki…
Daha ne yazdım ki ben?
Ve sevgiyle aşkla eşleşen varlığım ve
aşkın dahi kirletildiği bir coğrafyada bir minvalde ben sahiden de kime neyin
hesabını veriyorum ek olarak nur yüzlü canım annem kıldığı namazlarından nasıl
olarak da soyutlanıyor ve yargılanıyor?
Kan bağı.
Soy ağacı.
İnsan olmak.
Hele ki inançlı olmak…
İyi de bu size, zor durumda olan
birini daha da zora sokmak hakkı mı tanımakta?
Rengim sözcüklerim ve ben ve yüreğim.
Ve yazmaya başladığım ilk gün anneme
verdiğim söz:
‘’Bu sefer pes etmeyeceğim anne sana
söz, yaşadığım sürece yazacağım…’’
Ben sözümü tutmaya çalışırken
sanmayın ki bir elim yağda bir elim balda.
İki elim de kanda olsa bile şu
kalemle on dakika dahi geçirmek benim ilacım ve şifa kaynağım…
Ve ben artık Kafka’yı kıskanmıyorum
çünkü üzüntümle ve inancımla ben aslında kendimi ve pek çok şeyi aştım.
Revnak acıların gölgesinde tutuşan
bir çöl çiçeğiyim madem…
Özneme ve insanlara ve insanlığa
selam olsun ve ben ve ben:
En çok annemi sevdim bu dünyada ve
bir sonrası mı…