Bir isyanın bir nidanın soluksuz
tefrikasıydı zaman ve yerlerden topladığım sözcüklerin na’şı bir yarımadaydı
adeta sersem sepelek serildiğim bahtın, yürek üşüten rüzgârı…
Bir manivela adeta
Kayalıklara çarptığım
Hüznünse arka yakası
Semada saklıdır bil ki sırlarım
İhya edilesi değil hem yüreğim:
Varsa yoksa imha edilesi
Sarpa saran acıların yankısı
Vuku bulan şu şiirin dipte biriken
tortusu
Azığa aldım düşleri: yetmedi
Yatıya kalmış serzenişlerin hikmeti
Balyalarca cümle kurabilirim
Dalya dediğim artık kaçıncı ölümse ya
da
Kaçıncı mevsim…
Hazandır ikrarsız
Hüzündür bazen manasız
Yalnızlıksa güdülerin devamı
Açlık tokluk değil bu
Yalnızlığın kök saldığı;
Bir toprak parçası hiç değil
Azgın surların semtinde
Amade sırların nezdinde
Yaktığım gemilerin yaklaşamadığı o
limanda saklı
Devasa bir kutu
Yana yakıla ruhumu soktuğum
Kütlem yok kinim yok kirim yok
Alnımın akıyla adımladığım yolları
Lütfen Rabbimden sor…
Rengi kaçık güneşin
Ah, nerede dünde kalan şen sesim.
Rakımı da yok bu hüznün
Radara yakalanmış bir türkü gibi
Yağdığım yağdırdığım yakardığım ve
yaktığım her şiir
Yağmalandığı kadar yüreğim
Tutulan nutkuma kefildir sevdalı
kalemim
İmansızdır gölgeler
Sokakta unutulmuş adeta boş bir çuval
gibi
Yankısında saklı adeta sözcüklerin
sihri
Siması tanıdık gecenin
Semada saklı bir bulut misali
Konuşlu olduğum her gün her iklim
Ayan beyan yağdığım
Nemli göz çukurlarımda çıkan o yangın
Sudan bahanelerle ıslatmadım ben yeri
göğü
Su, yolunu bulsa da
Bulunmaz Hint kumaşı da sanmışken
varlığını aşkın
Top-yekûn firar etti aklım
Hayal gücüme sadık bir faniyim
Azadesi sözcüklerin
Açık ara farkla önde koştuğum
döngünün
Yılmaz neferi bir savaşçıyım.
Savaştığım kaç cephe
İzahı dahi yok iken acıların
Bir baltaya sap olsa keşke kalemim
Balta girmemiş duygularla hemhâlım
Güzün güdümü
Eylül gül ’ü
Rabbime dönük yüzümü
Güldürendir umut ve sevgi
Bazen diken diken
Bazense şevki kırılan bir dal gibi
Beynamaz karanlığın da bil ki yoktur
ederi…
Aydınlık kıldığım kadar evreni
Ayırdına vardığım bir renk bir şiir
Aymazlığında yalnızlığın taban
teptiğim bir ömür
Akla kara değil
Ak akçe hiç değil
Mizacımla iştigal
Beni bana yakın kılandır ihmal
Edildiğim kadar
İzahı da yoktur bu bilinmezin
Körü körüne yenik düştüğüm her minval.
Yediğim o kör kurşun
Yazamadığım yazgım misal
Servetimdir içimde taşıdığım umut ve
inanç kadar
Sevginin de bam telinde saklı bir
nida
Sessizliğe konuşlu olduğum gün ve
gece
Seyyahtır imgelerim
Sözcüklerimse safran sarısı
Sadık kaldığım o tebessüm aslında
Bir yürek yarası
Yamaladığım her şiirse benden bir
parça
Tutulan nutkuma dokunan her mana
Yazar ve yaşarım izahı olmasa da
Nöbete kaldığım evrenin sadık neferi
Solduğum kadar dinmez asla gözlerimin
nemi.