Ve de aşk…
Müptelası olduğum bazen kendimden
koptuğum…
Ulemasıyım da yalnızlığın.
Ah, derdest edilmişliğimde çıkan
yangın elbet odu sözcüklerin elbet oluru varlığın elbet utkum elbet ufkum elbet
yarıladığım ömrün kavisli yolu.
Muadili olduğum duygu sarmalında akça
tenimde ak alnımda yaşam kültürüm elit sözcüklerim elimine edildiğim evhamla
sevdiğim…
Ah, latif rüzgâr!
Neylediniz bana?
Salkım söğüt.
Salkım saçak.
Hırpani yüreğimde saklı telaş…
Mimlendim.
Mimlerim.
Ünlendiğim.
Ket vurulduğum önüme konan
engellerin…
Bense sığındığım kadar Rabbime
kalemimse mihenk taşı ve duyguların radarı…
Muhafazalı hayatım.
Kordan yüreğim.
İkbalim.
İhmalim.
İdamem.
Yer gök insan dolu perdeli gözlerin
ardında uçuşan toz bulutu.
Ve de mealim.
Tetiklendikçe yüreğim.
Tekbir getiren iç sesim…
"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü’’
Şimdimle iştigal kulağım ezan sesinde rahmetin boca edildiği
İlahi Aşkın dilinde.
Semazeni olduğum yerin göğün meftunu…
Elasında gözlerimin yeşeren yaşaran sonsuzluğun ruhu.
Tutulan nutkuma eşlik eden hayaller.
Manen devasa bir rahmet otağında.
Manen temas ettiğim yalnızlığın soluğunda.
Manen aşkla ihya olduğum her canlıda hatta her cansız nesnede
dahi Rabbimi gördüğüm.
Hüzünlüyüm, aşikâr.
Hüzzamdır yüreğim.
Hür vicdanım zincirlenmiş bedenim.
Ne gam ne gam.
Üstü örtülü değildir dualarımın ve ötenazi yaptığım illet
gıybetin esiri olan münafıklardan fersah fersah uzağım.
Nazım kendime dahi geçmez.
Niyazım eksik olmaz.
Sevgiyle yeşeren sözcüklerim sevgiyle everdiğim hayallerim.
Sevecen nazı kuşların.
Sevdalı semazen eteklerimde uçuşan küllerim.
Külliyem.
Terbiye edildiğim dergâhım.
Tensiye ettiğim nice insan.
Tembihliyim muallim babamdan.
Temcit pilavı gibi dönenen o eski kırık taş plak.
Efkârın esefi.
Aşkın Araf’ı.
Yalnızlığın sadakası.
Sarı benzi güneşim.
Maviden resti çektiğim semanın külliyesi nasıl da hınca hınç
doludur yüreğim.
Tembelim ezelden lakin söz konusu sevgi ve kalem oldu mu jet
hızıyla sever yazarım Rabbime koşarım.
Temaşası sözcüklerin.
Ruhun verdiği direktif.
Rakımı aşk olan tepe.
Renklerin müspet çağrısı bense beyazım illa ki beyaz.
Arada pembeleşir yanaklarım utandığımda eğerim başımı öne
lakin Allah katında sadece O’nun nezdinde ve de Allah rızası için sever
yaşarken latif bir esinti uçuşur benimle.
Dergâhım.
Tekkem.
Gönül teknem.
Kıblem.
Zaaflarım af eylesin Rabbim en çok da kendimle kavgalıyım:
Daha çok yakın olmaksa içimdeki çocuğu ve annemin nazarında
ufacık bir çocuk olsam bile yığdığım methiyeler ve manzumeler ve işte şafağı
beklediğim uzun geceler nöbet tuttuğum annemin başında erzakım duygular es
verdiğimde ömre ant içtiğim Kutsal Kitabımın üstüne.
Şimdimle iştigal.
Gerisi geri giden ayaklarım ne zamanki yansa canım.
Katarım.
Kantarım.
Katık bildiğim.
Atığı yüreğin ne kirli ne kinli.
Kibarca sevdiğim.
Kinayelerin uzağında.
Varsa yoksa kendimin tuzağında.
Kırık kalbim azat edilesi aşkın nemi ile ıslanan yüreğim ve
kıblemde uçuşan eteklerim.
Nazenin.
Naif.
Nankör değilim.
Nemalandığım nice şey sınandığım kadar hayatta asla itiraz
etmediğim.
Pekişen kıvanç
Belki de şiirlerimdir rövanşı hüznün.
Kat sayısı sevginin ve çoğaldığım sevdikçe kendimle
uzlaştığım.
Hazanın en güzel bestesi.
Annemin sesinde dinlendiğim.
Kalp gözümle iştigal…
Devindiğim kadar direndiğim hayatın zorluklarında kolayı iken
sevmek başımın tacı bir esinti bazen tatlı bazen acı ve hüzün hırkam önümü
iliklediğim iki yakam da bir araya gelmese aşık olduğum ruh ikizim sevdalı
şehri İstanbul iki yakasında da tutuklu kaldığım ve de aşk düşmezken iki
yakamızdan…
Aşkın emsalsiz hoşluğu peşine takıldığım Şimal Yıldızı ve
sözcükler nazenin nasıl da uhrevi aşkın telaffuzu ve ben en çok hep de Allah
rızası için sevdim seveli…