Kekremsi bir gün satırların kanamalı
sesinde aksayan ayakları serçenin dibe vurmuş bir isyan değil bir itiraf hiç
değil varsa yoksa ikazı kaderin…
Husumet dolu karanlığın kötülüğe
adanmış ruhları
Sözcükler neye delalet ise ben de ona
odaklıyım
Bir minval çürüyüşün ayak sesi
Kıyılmış bedenler kıyamet alameti
Ah, hâsıl olan sessizlik yarınların
akıbeti
Bir seyyah gezginim ben
Düş pazarlarında d/okunulmaması
gereken bir düş
Düşe kalka balçığa isyanım
Gel gör ki başım dik varsın olsun
Alabildiğine efkârlı
İğne deliğinden geçemedim henüz
Ne buradayım ne diğer âlemde
Araf’ta kuytuda saklı hüznün hatıratı
Zambaklar içimi yakan
Aşksa devre dışı
İlahi Işığın nezdinde
Bir o kadar zorlukla bulurken yolumu
İç sesim yayvan
Dış sesin hâsılı isyan
Kambersiz düğün kambersiz şiir
Elası gözlerimde yeşeren ömür
Sandık dolusu anı biriktirmişim bir
anda
İnfilak edebilirim
En iyi ihtimalle firar etmeyi
bekliyorum
Sancılı yokuş
Sanrılı gölgem
Sükût eylediğim ezelden
Dişlediğim kalem adeta ekmek tadında
Ve kutsal
Kutusu ufacık sözcüklerin
Lakin her birini ihtimamla seçip de
sundum mu sayfaya
Kor hecelerin köze döndüğü
Tek kozumsa umut ve sevgi
İstirham ederim kaderim,
Hem yenik hem yanık haletiruhiyemde
devinen
Hüznün minvalinde saçlarım ağaran
Başa aldığım hayatın
Kim bilir kaç milyonuncu perdesi
Hayli yorgun beklediğim
Hasat zamanı sonbaharın
Tüm acılarımı içimde gizlediğim
Dur durak bilmeden
Sözcüklerin sıcaklığı sönmeden
İtimat ettiğim üç beş insan ve
koruyucu meleklerim
Dilemması günün
Yüzüm Rabbe dönük
İhtimamla hani olur da söküklerimi
diktiğim
İmha edemesem karanlığın
Kinini, kirini
Azadesi bulut
Yarını umut
Kim ne derse desin:
Sahi, unutmalı mıyım?
Ama kendimi sadece kendimi
Mihrabı yamalı
Yüreğin sarmalı
Ve işte tetiğine de bastım mı kalemin
Kim tutar beni?
Sonunda ölüm bile olsa…