Düşlerim yeterdi oysa kendime bilgiç
bir sözcük olmanın da ötesinde sırdaşım kimdi sahi kimlerdendim ben kimyası
bozulmuş bir hurafe miydi solduracak güleç yüzümü erkenden girdiğim kabrime
yeter miydi söyle bunca acı açamadığım kadar kollarımı kendimi kucaklamak da
neyin nesiydi söyle?
Azat edilesi bir köle.
İstimlak edilmiş sözcüklerden üreyen
her şiir her hece.
Tasamla tasarladığım bir hikâye değil
bu asla aşikâr yüz bulmadığı sözcüklerin kalemin de dibi tuttu gitti be,
azizim.
Renkler solgun ışıklar bitik ruhumda
kalmadı ardık düzen ve dirlik.
Yerin göğün tek hâkimi yeşeren
gözlerimde yaşaran bir isyan diklemesine sapladığım kadar kâğıda kalemi.
Tasarruf ediyorum düşlerimden
kürediğim kadar tünediğim.
Türümün ise tek örneği bir
hükümlüyüm.
Pandispanya kıvamında bir gün bir
mevsim Ekimin de dibi tuttu gitti, be, azizim.
Sözcükler kabristanda saklı çiçekler
misali içimde açan yalnızlığın goncası ve hüznün tanrısı ve acının da
konulmamışken tanısı.
Hırpani bir düşüm ben, meylettiğimse
özlem dolu bir yüklem.
Kavuşamadığım kadar kendime.
Huzurun ayak sesi bilmiştim oysa
sevgiyi.
Men ediyorum mesken kılıyorum
matemimi kavuruyorum yok işte izahı bu denklemin.
Hür doğmadım hür yaşayamadım hür de
olmayacak ruhum kaskatı kesilen bedenimden firarım ve firakım öykündüğüm bir
zümre ki sözcüklerin kasvetinde saklı tuttuğum esintinin g/izi.
Maralı yürekler.
Dağlanmış sözcükler.
Azadesi şiirin tutkal misali yapışan
yakama illa ki hüzün ve katedrali.
Sancılı bir oluşum, azizim anlatsam
neye yarar?
Sanrılı bir gerçek tutuşan sönmeye
daha çok var.
İzahı da yok olan bitenin kayda değer
hangi detaydı sahi dünümü günüme sakladığım ve gözümden sakındığım kadar
sevgiyi ve sevdiklerimi…
Frapan düşler konseyi, azizim sadece
düşünmüyorum da düşmüyorum da ama öylesine üşüyorum ki:
Kar kapıyı almadı.
Kapıların hiç biri de açılmadı.
Sessiz bir senfoni martıların tiz
sesi.
Seslerin sustuğu Rabbin bahşettiği.
Bir tebessüm dilemiştim oysa evrenden
tevafuk bildiğim her şey ruhumda saklı ve işte inzivaya çekilmişken neye
yarayacak ki yazdığım bunca yazı ve şiir?
Yine de matemimi alt etmeliyim ve
çabuk tutmalıyım elimi yoksa kim sever ki annemi benim gibi?
Dibi tuttu güneşin.
Gün güze küstü.
Güz hep mi üzer insanı?
Miadı dolmuş bir ruhum ben ve askıda
bedenim aşinası olduğum kadar yalancı yüzlerin hoyrat nefesinde saklı bir
rüzgarım ben içine ters esen bir de rencide edildiğim yerin göğün matemi nasıl
da bulaştı üstüme.
Bir vaveyla değil bu sadece…
Bir nida.
Belki bir nara.
Atıl yüreğimde saklı vardiyası
sonlanmamış gülüşler ve mezarımda saklı hadisler.
Ölmekten beter ellerinden kayıp giden
bir sevdiğin varsa ki eğer.
Hüzün yüklü güncem solgun mısralar
silik vedalar ve tükenen el yazım.
Yol yorgunuyum kaç bin adım attımsa
artık eksenimde.
Düş yorgunuyum: düşün düşün nereye
kadar?
Düşlemsel bir izlekte gerçekleri de
saptırmadan yaşadığım artık ne hikmetse.
O halde başa döneyim ve tek kelime
ile izah edeyim:
Ruhumu ısıtan tek sözcük tek insan,
tekleyen kalbinde saklı olduğumu bildiğim ve işte tek dayanağım tek tutanağım
yoksa bir kâbus mudur bu gördüğüm hem de gözlerim açık ve işte benim tek ve de
ölümsüz sevdam…