Adını unuttuğum gecelerin birinde tren rayları üzerinde yürüyorum. Gölgem bile yanımda yok. Tanrının karakalem çalışmasının ismidir gece. Bende o karakalem çalışması içinde, basit bir figürüm sadece. Yürümek yetmiyor artık bana. Yerdeki tren raylarını kaldırıp gökyüzü dayıyorum. Ben bu kadar güçlü müydüm? Yoksa bu bir mucize miydi? Tren raylarını tek tek çıkıyorum. Tırmanıp gökyüzüne vardığımda önce şaşırıyorum. Çok sürmüyor bu şaşkınlığım. Doğamızda var her şey kolayca uyum sağlayıp alışabilmek. Yıldızlar, adını bilmediğim birçok şeyle dolu gökyüzü. Durduğum yerden aşağıya bakıyorum. Aşağısı ne kadar küçük ve anlamsız gözümde. Şimdi yalnızlığımı yıldızlara verdim. Yalnızlığımla aydınlandı bütün gece. Her şey siyah. Her şeyin, herkesin bir rengi olmak zorunda mı? Mesela duyguların… Aşk veya nefret… Onlarında bir rengi var mı?     

 

Yoksa renksiz bir yaşamın değersiz olacağı için mi bu yaşama renk katmak zorundayız? Sen duygularını hangi renge boyarsan duyguların rengi odur.  Sen aşkı siyaha boyarsan aşkın rengi siyahtır. Nefretin rengi de siyahtır. Her nedense kötülük siyahla bütünleşmiş. Diğer renklerle kötülük olmaz mı? Yaratıcının sana ömür diye verdiği bu boş tuali doldur şimdi renklerle. Bu senin eserin, dünyaya armağanın olsun. Şimdi ben yukardayım. Kendi tualime, başkalarının tualine bakıyorum. Ne kadar küçüğüz gökyüzünde aşağıya bakınca.  

 

Egolarımızla, kibirlerimizle o kadar küçüğüz ki. O hakir görülen insanların ne kadar çok üzüldüklerini şimdi daha iyi anladım. Bu dünyanın tutulmamış sözler, gerçekleşmemiş vaatlerle dolu olduğunu anladım. Para denen o iğrenç şeyin, fikirleri olmayan aptalları mutlu ettiğini anladım. Boş yere verilen umutların atom bombasından daha yıkıcı olduğunu anladım. İnsanları anlamak için onlardan sıyrılmak gerekiyormuş anladım. Gökyüzünde hayallere dalmak daha kolaymış. Be hayallerin içindeyken şiddetli bir şekilde gökyüzü sallanıyor. Gökyüzün fay hatları kırılıyor. Yıldızlar parçalanıp yeryüzüne düşüyor. Düşmeyeyim diye bir yere tutunmaya çalışıyorum. Ama olmuyor bende düşüyorum yeryüzüne. Lanet bir arabanın korna sesiyle uyanıyorum. Uyanıkken en büyük kabusları gören insanlar, rüyalarında mutlu olmak isterler. Fakat insanlar o kadar acımasız, empatiden yoksun ki! Rüyalarımızdaki mutluğu bile bizden çaldılar!

Şimdi düşüncelerimin içinde boğuluyorum. Kendime şunu soruyorum:

Bu topal kalbim bunca yılı nasıl kat etti?

  

( Tren Rayları başlıklı yazı Yusuf Tümer tarafından 18.10.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu