Her düş sakini gözleri kapalı görse
de düşlerini…
Bense duyguların müdavimi ve düşlerin
Hali hazırda içimde saklı o küçük
sepet
Bense hüzün hırkamı geçirmişken
sırtıma
Mübalağa etmediğim kadar yalnızlığın
derin dondurucusunda saklı
Hem ruhum hem ıslah olmaz kalemim
Nasıl da kalantordu sözcükler
öncesinde
Maviden mintanım semaya öykünen
Sarıdan saçları dinmeyen nazımın
niyazımın
O aşk ki:
Asla dönmeyeceğim bir köşede beni
bekler…
Düşlerim sarkıt gerçeklerse birer
dikit adeta sözcüklerin ürediği ürettiği sıfatlardan yoksun öznem özlemin de
nakkaşı hüzün çeşmesinde aldığım namaz abdesti kadar beni ne huzura
kavuşturabilir ki bu dünyada?
Sessizliğin mintanını giydim giyeli
ve ses etmeden sevdiğim sahiden de çok mu belli?
Aşkın hünkârı ve göğün kırık tamburu:
Bir fasıl bir farkındalık yüklendiğim
satırların mucidi sefil yüreğim kalemimse çekerken onca nazımı ve işte
tüysıklet vicdanımın sesi, huzura biat hem de yaşanan bunca sevgisizliğe inat
ne çıkar ki çıt çıkarsam ne çıkar ki: azıcık de sevgiden nasiplense insanlar ve
işte yüreğimin radarına yakalandı sözcükler yalanım yok inadım inat aşkla
devşirdiğim cümleler bazen bir yitim bir bitim olsa da baştan başladım hayatı
okumaya:
Ali topu at.
Ya, sen Ayşe, evet, sana diyorum:
Hiç mi sevmedin Ali’yi?
Çocuksu bir aşk bizimki: tıpkı Ayşe
ile Ali’nin sobelendiği bir yol bir güzergâh aslında okul yolunda saklambaç
oynayan hayallerim hem de ben hayal görmeye daha da küçükken başladım:
Alametifarikası bir ıssızlık kolaçan
ettiğim sağım solum ve önüm ve arkam ve işte içtimada iç sesim:
Sobe…
Sahi, o kadar belli ediyor muyum
duygularımı?
Yaşım sekiz var yok:
Yokluğa alışmanın ilk çaresi
yalnızlığı içine çekip sevgisizliği sindirmektir gel gör ki: sevmeden de
yaşayamaz insan gel gör ki: hayatın hörgücü iken sevgi ve ben sadece bir
damladan ibaret olsam bile okyanuslara denk düşerim ve sonsuzluğa ve ufka ve
kimler ve de neler biriktirmişken hayal dünyamda hayal ettiğim kadar da bilirim
bir hayalet olduğumu ve ulaşılmazlığımı ve dokunulmazlığımı da kayıt altına
almışken Tanrı.
Allah’ın sevgili kuluyum ve aşkın
kölesi sınırları aştı hem benim şöhretim hele ki şüheda mazim ve işte içimde
kıpraşan duygular bense hala Cin Ali okuyup Ayşe’yi de Ahmet’i de ne de çok
seveceğim.
Okul yolunda.
Suyolunda kırılan testi gibi.
Ya da göle maya çaldığım Nasrettin
Hocayı manen hissettiğim ve fıkralarına aşinalığım ta çocuk yaşımdan miras bana
mademki Rabbin ilk emri: ‘’oku’’
Ve bir adım sonrası:
Yazmanın verdiği keyif ve huzur ile
sürücü koltuğuna öylesine yerleştim ki kalemin kaile alınmasam da bir gün
kavuşacağım hidayete ve İlahi Adaletin nezdinde darmaduman olacak bunca zulüm
ve çocuk bedenler yaşayacak ve daha neler görecekler yaşadıkça…
Ve evet, devam eden bir savaşın
gıybetini yapıyorum ve zulme ve zalime isyan ediyorum hepsini de çoktan havale
etmişken Rabbime.
Susuz bir yaz.
Yağmursuz bir hazan.
Kasım ise bir aldatı: kasım bilmiyor
kasımlığını ve kastıkça kasıyor sanırsın ki ısıtan yaz güneşi.
Benimse aklım hala çocuklarda ve
Ali’de ve Ayşe’de:
Çocukluğumu doya doya yaşamış olsam
bile yalnız bir çocuk olduğumu asla inkâr edemem bir o kadar hayal gücümle
aştığım engeller ve sınırlar.
Gerçeklerin sınır dışı edildiği ve
yüreğin de ihlal edildiği:
Sahiden de:
Ali Ayşe’yi sevecek mi?