Zengin bir yangınsın, saygıdeğer bayım aslında yangınsınız, demeliydim.

Mahcup ve teveccüh yüklü o zarif esintide kendimi buldum bulalı ve içime estim eseli.

Rücu ettim önce aslıma.

Lakin yetmedi, bayım:

Rükû ettim binlerce vakit Rabbime nasıl ki bir o kadar akit yazmıştım içimden içre devasa bir rahmeti bahşetti Mevla ve aşkın dik acısında üçgen bir ruh ile evrildim.

Yakamdan yakama uzanan o köprünün ayakları.

Lakin öncemden sonramı men etmiştim.

Bir kupür gibi yalnızlığın açmak bilmeyen o yoncası.

Yoksa şeytan mıydı küfreden duymazdan geldiğim ama yetmedi…

Duyulmazdan gelindiğim ve görünmezden lakin etli canlı bir beşer olsam da şaşkın mizacımla mahcup olmayı reddettiğim kadar ayakta ve hayattaydım kalemin de dinmek bilmeyen nazıyla niyazlarım olsa idi keşke revaçta Allah katında.

Aslında öyle:

Demem o ki: duyan biri vardı beni.

Renginiz mi kaçtı?

Bense çoktan yitirmişken aklımı…

Sahi, bu bana yapılan reva mıydı?

Varsın olsun bir rivayet nasıl ki mutluluk addedilen çok ama çok uzağımdaydı:

Tıpkı sizin gibi.

Sevemedim gitti senli benli konuşmaları ve ciddi şiirleri ne de olsa bir ömür ciddiyet düşmedi ne yakamdan ne yüzümden:

Eh, yüz görümü bir öğüt babadan miras mademki kefildim adıma ve zikrime.

Bir o kadar fikrimle mutabık iken zikrim…

Sahi, modern zamanda yaşayan bir derviş miydim de devşirdiğim kadar duygularımı ya da devşirmen gölgelerle hasbıhal ettiğim yetmezmiş gibi kazan kaldıran da bir yeniçeri.

Öznem.

Özlemim kendime.

Hırpani belleğim en çok da alt bilinçte saklı olanlar ve işte yaza yaza çıktı mı da gün yüzüne…

Ah, sayın bayım:

Günyüzü görmediğimi söylersem yalan olur ama her nedense en çok gece yüzü görüyorum ben bir o kadar karanlığa karışan siluetimle görmezden geliyorlar beni tıpkı sizin de yaptığınız gibi.

Yapmacık olmaktansa asla haz etmedim ama kınalı yapıncağıyım ben annemin hem, hem saçıma yağan kara da kızgınım yoksa bir çocuk olmanın hikmetini asla sorgulayamazdım.

Kıraç topraklarda açan bir gül imişim:

Ne de çok gülerim ama kendime.

Bakmayınız yüzümde açan güllere külümde saklıdır benim yazım ve yasım mademki külümden doğdum doğacağım.

Canım sıkkın değil bu gün her nedense.

Meylettiğim mi?

Neyin sesi mi?

Yoksa insanların ne ettiği mi?

Sizin de bir farkınız olmalıydı hani gelin görün ki:

Sürü psikolojisi siz de katıldınız ya o güruha.

Benlik bir söylem değil.

Hem biz olmanın muadili nedir bilemedim gitti sandım ki:

Sevgi idi insanların tutkalı.

Gördüm ki para imiş meğerse aç ruhların portalı.

Demli çayı hem sevdim en çok da yüreğin deminde derledim ben hayallerimi.

Yağan kar misali.

Yağmalanmışsa yüreğim ne ki?

Bir teselli babında da yazıyorum mademki.

Hem mülkü amiriyim ben mazimin asla da kesat olmayan.

Ve o kesif sessizliğin bana geçirdiği cinnet gelin görün ki cennete dönüştürdüm ben tüm ıssızlığımı ve mademki muktedir olan da kalem mümkün mertebe ilişiğimi de kestim çoğu insanla ama elde olmadan her ne kadar:

Yalnızlık bir tercih olarak nitelendirilse de kaderimdir bu, benim ve pek çok insanın da yalan dostlarla vakit kaybetmektense yalnızlık altına imzamı attığım bir akittir varsın olsun ne varsa dünde saklı o kaybettiğim vakit…

Hem ben…

Hem, ben vakitli vakitsiz severim kaçarım da şimdilerde yazıyorum mademki en azından alnımın akı gibi yazdıklarım da anamın ak sütü gibi helal hem helal olmayan tek lokma geçmedi boğazımdan elbet nurlar içinde yatsın babam ve atam.

Renklerden coşkuyum bu gün.

Tükenmeyen bir coşku ve insanlar beni tüketse bile türüyorum külümden ve tohumumdan ektiğim duyguları ise şiir niyetine öykü hatırına b/içiyorum.

Renklerden alı al moru mor çoğu insan çok da gülüyorum hani:

Saçı mor kıyafeti mor olup da doksana merdiven dayamış insanlara.

Benim nereye demir attığım mı?

Ya da merdiven dayadığım bir apartman boşluğumu?

Ne münasebet.

Ne hacet.

Neyden neyi kaybettiğim de değil işin aslı neyse kaybettiğim yeniden ve baştan bir dünya inşa etmeliyim ben hem de her gün her an ve işte yaza yaza ve seve seve bunu mümkün kıldım.

Sizden ötesi.

Biz olmaksa neyin nesi?

Esen rüzgâra da öfkeliyim ama eskisi kadar kızgın değil sadece içim üşüdüğünde cenk ediyorum insanlarla çünkü ben ılıman bir mevsimim.

Duygularım mesaide.

Varlığım teamülde.

Sözcüklerse vardiyalı sistem gibi bilfiil yüreğime hükmetmekte.

Zaruri bir ihtiyaçtan dolayı yazıyorum mademki…

Zemheride asılı dileklerime başımı da yaslamışken asla da bir ömür bir ağaca çaput b/ağlamamışken…

Tedavülden kalksa da mazim ben bilfiil dünümün ve canımı yakanların eseriyim bir o kadar da esiri lakin zincirlerimi kopartmaya meyyal bir iklimde varsın olsun birileri ikiletsinler bana sevgimi ve hürriyetimi en azından duygularımla kalemimle tavaf edebilirken devasa kâinata ve bana da bahşetmişken yüce Rabbim bu ayrıcalığı…

Sizden öte.

Benden sonra.

Ne fark eder ki bu saatten sonra?


( Sizden Öte Benden Sonra... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1/7/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.