Düşler…
Şüheda dünde unutulmuş gülüşler…
Cenk ettiğim sevdiğim savrulduğum ve
yetemediğim cihan…
Ucu yanık türküler ve dumanı üstünde
şiirin.
Hamt ettiğim.
Aslıma rücu ettiğim.
Yatak döşek imgeler ve de her birinin
tekelindeyim.
Samanyolu.
Seyyah mevsim.
Sardunya yüreğim.
Ben ki bir semazen yetim.
Yatıya kalan düşler ve terk edilişler
yaşarken ölen sırra kadem basan dostlar.
Dev/asa bir asa elimde saklı ve
kalemim benim iğnem:
Her ne kadar dikiş dikmeyi bilmesem
de ve…
Horasan Tepelerinde saklı sancağım.
Sarmalındayım hayatın.
Sarpa saran duygular.
Hüznüme kefilim aşka da.
Aşikâr ben yanık bir resmim içinde
saklı çocukluğumun meddücezri.
Kâfi derecede yalnız katıksız askıntı
yalnızlığım.
Göğsümde uçuşan kuşlar.
Kuş tüyü varlığım ve vicdanım.
Temsil ettiğim bir zümredir ki ve
işte mazlum yüreğimle oya işlediğim ve işte saf kan safiyet yüklü sevgimle
mazlumları içimde ağırladığım varsın ağırdan alayım hayatı ve mutluluğu.
Katıksız kayıp bir kıtayım karalar
b/ağladığım.
Yarım adası sefil duygularımın ana
kıtada ağırladığım kuşlar misal.
Ben de bir kuşum adı olmayan:
Dileyen dilediğince çağırsın beni…
Ha, Anka.
Ha, ardıç.
Ha, kukumav.
Özet geçtiğimse hayat hani, hani,
t/av olduğum ve mahcup sevdam ruhumdaki kelam ve selam altın tepside sunduğum
yüreğimi ve sevgimi ve pekişen bir asalet.
Asilzadesiyim hayatın: varsa söylesin
kimse itirazı olan.
Asiyim de.
Azadesi ruhumun ant içtiğim üzerine.
Ar bildiğim.
Arı ruhum.
Peteklerde saklı balımla kimse ağzıma
bir parmak baş çalan bense kovan kovan ruhumu sevgimi sadakatimi insanlara
cihana sunan.
Susadığım.
Sustuğum.
Dünde saklı onca sus payı söylem.
Yangınım.
Yâriyim de yalnızlığın.
Yâdımda ne ise ıskaladığım.
Islıklanan sevdam.
Asla metazori değilken sevmek ve
yazmak.
Ah, kaderim…
Başım gözüm üstüne.
Recim edilen temsili bir resim.
Alt yazı geçmekle mükellef kadere bu
bağlamda aralıksız yazdığım ve sağdığım hüzün sandukamsa örtülü seyyah yüreğim
kirpiklerimde saklı yasımla yaşımla yasa mahiyetinde bir devran:
Sık sık yenildiğim ve yanıldığım
lakin yanıltmadığım.
Tüy diken yarama.
Tüysıklet kalender kalemim
sevdalandığım yaşadığım kadar içinde üstüme üstüme gelen kale duvarları.
Duvağı kanlı ölü çocuk gelinin.
Salavatı iç sesimde saklı Allah ve
Peygamber Sevgim izinden gittiğim ve kaçıncı kuşak torunu isem artık bilfiil
uçtuğum göklere kanat açtığım Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin kanını taşıdığım
ve soyundan geldiğim ve soy ağacım iken Çamlıca, soyadımı ve ismimi gururla
taşıdığım mademki ismimi koyan rahmetli babam aralıksız tavaf ettiğim kabrini
bazen salındığım Araf’tan cihana uçtuğum bir o kadar cehennemi yaşatan zalimin
sevgisizliğine inat sevdamla sevgimle yeşerttiğim gözlerim içimde saklı
cennetim ve anne sevgim.
Muradım.
Miladi takvimiyim vardığım son
durağın.
Hicri takvimin yerleşkesi sözcüklerin
bonkör sevgisi.
Kural tanımadığım duygularımsa tek
ziynetim ve babadan miras öğretiler ve kulağıma küpe iken öğütler hem de sonuna
değin sadık kaldığım.
İzdivacına talibim edebiyatın ve
şehri İstanbul’un ruh ikizi.
Sandığımda şiirler ve büyümeyen çocuk
yüreğim.
Dikiş tutturamasam da yaşarken varsın
olsun iğne ucu addettiğim kalemin ucuyla diktiğim söküklerim.
Dilemması hürriyetin.
Yazdığım kadar mutluyum ve özgür.
Yandığım kadar yağdığım yağdırdığım
ve bağrıma b/astığım tüm sevdiklerim ve nice insan her anlamda sırra kadem
basan.
Parmak izimdir sevgi.
Hüviyetimse kalemimde saklı:
Varsın hükümlü ya da hükümsüz
addedilsin kimliğim ve kalemim mademki kayboldum kazanmaya ve kendimi yeniden
bulmaya mazhar o dinmez coşkumla nasıl ki yazmaya ve kendimi sevmeye talibim…
Evet, bir ömür boyu:
İyi günümde kötü günümde tek zevcem
tek sağdıcım içimdeki s/onsuzluk ve kalemin dinmez iken kâh coşkusu kâh sızısı…