Turnalar Hey
*
*
*

mevsimlerden kış 
aylardan ocak 
o gün yolcuydu hasan
harmandaki salıncağından 
annesinin un helvasından ayrılıyordu

çocukluğunun fonunda 
tıngırdayan bağlamanın sesi vardı kulaklarında
duvardaki bağlamadan
boğazını yırtarcasına bağıran rüzgardan
içindeki sesten
bir umudu kapıda
bir umudu gökte olan dostlardan ayrılıyordu

mevsimlerden kış
malum geçim sıkıntısı
memlekette yoksulluk
yıllar evvel düşmüştü gurbet ele hasan
bak hatun
bırak beni de gideyim 
az biraz para geçer elime sonra gelirim
bir çift öküz
büyük de bir tarla aldık mı 
gayrı bizden iyisi olmaz… deyip

etme eyleme burada kal 
kendi yağımızda kavrulalım denilse de 
dil dökülüp nazlanılsa da kar etmemişti
evlatlarını, anasını, babasını, ocağını, bağlamasını, sevgisini
neyi varsa hepsini
emanet edip düşmüştü gürbet yoluna hasan

kış 
bir çetin geçmişti ki 
çul çaput ne bulunduysa yakılmış 
gene de buz kesmişti her bir taraf
o kış bacalar hiç tütmemişti sanki
o kış ve sonrasında yüreklere bahar hiç gelmemişti 

yeri gelmiş aç kalınmış
yeri gelmiş yorgunluktan bayılacak gibi olunmuş
kara gün denilebilecek kaç gün varsa 
hepsini görülmüştü
yine de beklemişlerdi gurbetten gelecekleri
bir umut 
bin hasretle 

kar toprağı örtmüştü
bağrında sakladığı tohumlar çürümüş
değişmişti toprak 
ne havada bir bahar kokusu
ne kulaklarda kuş cıvıltısı
ne tende bir nebze sıcaklık 
ne de dilde bir lezzet

içten içe kendilerini sorguladılar 
çile çektiler adeta 
garip bir hüzün çöktü içlerine 
döküldü tövbeler şükürler dilekler dudaklardan
dudaklardan dökülenler 
gözlerden süzülenler 
umuda duaya dönüştü
yeniden

kar olunca hiddetle süzüldü gökten yere 
arzı beyaz pak ilmek ilmek dokudu 
kar taneleri sıcak bir nefesle eriyip 
bir damlacık su oldu
kirpiğin ucunda 
saçın telinde 
yanakta 

nefes almak 
görmek hissetmek ummak anlamak… 
kıymetsizken
hiçken
yokken 
buzdan dağlar oluşmutu yüreklerde 
lapa lapa yağarken kar
ağır ağır kaplarken toprağı
bembeyaz örtüsüyle 
öylece 

yıllarca 
ha önümüzdeki bahar 
ha önümüzde ki güz gelecek hayalleri 
sürüp gitmişti gün ve geceler boyu
birbirinden ayrı düşenler 
vazgeçmemişlerdi göklerde al kuş aramaktan 
merakla gökte uçan al turnalara bakmaktan

sen o kuşu essahtan gördün mü
gördüm ya 
hem de tam üç kere
ilkini hasanın gittiği gece gördüm
ikinciyi sonraki gece
üçüncüsüyse onun ardından iki ay sonra 
dördüncü kez gördüğümde kavuşacağım sevdiğime 
deyip rüyalara yattılar

gün o gündür üstünden yıllar geçti
gelmedi o dördüncü kuş
al kuş ne geceye geldi ne gündüze
tellerden çıkan ezgiye eşlik ettikçe
“allı turnam ne gezersin havada...” dedikçe

al turnalar 
yıldızlı gecelerde süzülüp kondular evlerin çatısına 
o akşamlar 
eski teller kopana kadar
sabaha kadar
aynı türküyü dinlediler 
“Allı turnam ne gezersin havada...”

sabah ezanıyla
çöktüler pencerenin başına
boyunları bükük
güneşin ilk ışıkları vurdu soluk benizlerine
al turnanın getirdiği o acı haber 
çalındı kulaklarına
ağlayamadılar
bağıramadılar
öylece durdular yerinde
titreyen dudaklarında bir garip türkü

turnalar hey…

redfer
( Turnalar Hey başlıklı yazı redfer tarafından 1/13/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.