Ölü iklimlerin şakayığı idim emsalsiz
bir ötüş bir vazgeçiş ve havsalamdan taşan nice düşün yasını tuttuğum kadar da
bu aşkın acıyla özlemle ihtişamlı bir serzeniş ruhuma sunduğum taziyelerin atıl
yüreğinde saklı o hikmetle bezeli bir coşkunun arifesinde seken kurşun gibi kor
hecelerden ibaret kör noktası sevdanın nasıl ki aşk idi en ulu ibadet.
Renklerin muhteva ettiği değil
Solan yüzümün serkeş varlığı
Sözcüklerle hemhal
Yeniden diriliş
Belki de neferi o Sırp Sındığı
savaşının her hali
Kodamandı hayallerim öncemde
Küçümendi nice hikâye üstü örtülü
Bir çiçek bahçesi
Hazır ol da geçen ömrünse içgüdüsü
Nasıl ki sevgiyle iştigaldi heceler
Serildiğim kabrim
Sararan yüzüm
Semiren hüznüm
Atıfta bulunduğumsa aşk ve çaresiz
bir var oluş
Nidaların dolmuş olsa bile süresi ne
ki ne?
Sürüldüğüm nice coğrafya
Eteklerimden dökülen taşların
Taçlandırdığı bir serzeniş
Öykümün sonlanmadığı yetmezmiş gibi
Öykündüğüm yarınlara delalet
Ansızın içime doğan turuncu güneş
İkbalimdi umut
İhmal ettiğimse kendim: her unut
Dediğinde yüreğim
Un ufak olan varlığımla
Nöbete durduğum şafağın nazarında
İçtimada geçen ömrün ukdesi
Bir şiire daha demir attığım
Bir masalın ön provası
Mademki kahramanıydım yazdıklarımın
Bazense anlatıcısı yalnızlığın
Huşu içerisinde yaşamaksa ne kelime?
İzdihamına yenik düştüğüm cihan
Kordan hecelerle cebelleştiğim o idam
sehpam
Hani, hani üzerine serdiğim
Hüzün coğrafyam
Üstün körü değil ivedilikle ve
ihtimamla sevdiğim kadarım
Döngünün müptelası
Zengin yüreğimle arşı alaya çıkan iç
sesine
Sevdalı bir Anka
Anılarımın külliyesinde saklı iken
her an’ ım
Kendine muhalif bir sırda
Parmağımla damgamı da basarım ki
Yaşadığım kadar yaşatacağım
Kalemin sesiyle dağlar tepeler
aştığım
Müdavimi olduğum evren
Muadili olduğum nice duygumla
Şerh düştüğüm kıblem
Mizacım nasıl ki tanık yarınlara
Miadı dolsa bile ömrün
Şiirlerimdir beni yaşatacak olan