‘’Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten
değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve
ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta
gibi eriyip gi-
diyorum. Seslensem kim duyar sesimi
yalnızlıklar ka-
tından?’’(Alıntı)
Şimdim yok öncem de şiar edindiğim şiirlerin
nezdinde uçuşan ipekten kanatlarım saçlarım dalgalarına maruz kaldığım kadar
eskiyen yılların eskimeyen dostlarımdan kim kalmadıysa ben de o kadarım işte:
bir buçuk porsiyonluk menüde serpilen tuz kadar yakarken dili yanarken yüreğin
feri aşka düşen bir yalnızlıkla hemhal gardımı almadığım kadar da var mıdır
sahi yaşamanın garantisi?
Yaldızlı bir yoldur ruhuma tarh olan.
Yıldızlı düşlerimdir tıpkı haiz olduğum
isimlerin her birinde önce çiçek olup yeşerdiğim sonra yaş olup göğü süslediğim
bir bulut gibi dumanına âşık şehir vapuruyum belki de: güvertesinde unutulmuş
bayat simit tadında kılıç kalkan ekibinde saklı ruhun nezdinde kaybolan
hayallerim bir çalıntı mahiyetinde iken de aşk asla alıntı olmayan şiirlerim
çalakalem yaşamın da mizacında saklı mealimle yürüdüğüm yol kadar da sabittir
hayallerimin makûs talihinde saklı ıssızlık…
Düşümü gör ölümden öncemde döşümde
saklı her muradı ve ömrü ve mutluluğu düşlediğim bir zeminde varsın askıda
kalsın ruhum askıdaki ekmek gibi ne hicabın esintisi ne de kancasında saklıyım
mehtabın: yıldız mizacımla sektiğim Samanyolu ve hicabımın öncesi hasretini
çektiğim yarınların buğrasında saklı bir iz gibi bir isyan gibi pencereme konan
kuşların çağıltısında saklı huzur gibi aşk gibi köklediğim ve kokladığım aşkın
dermanı ile yüzleştiğimden de öte ötekileştirilen her sözcük mademki babamdan yadigâr
her öğüdü de kulağıma küpe yaptığım kadar yağdığım yağmalandığımdan da öte
yağız bir şiire daha sevdalandığım akşam pazarı…
Ruhumun engebelerinde saklı bir
dilek.
Acının kolaçan ettiği de bir yürek.
‘’Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim.
İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde
bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım-
benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik
adına, ben geçtim…’’(Alıntı)
Ben olmaktan öte biz olmaya meylettiğim bir düş’ ün daha
sonuna geldim.
Geçimsiz ruhumdaki ifrata kaçan sevgimle acıya meyyal bir
gülüşle ikilettiğim kadar mutluluğu taban tabana zıt olduğum cihanın ç/ağrısına
yenik düştüm ve arzı endam ettim.
Tükenen bir ateş gibi ve tutkulu olduğum ilahinin çağırdığı
uzaklardan koştum geldim kondum yüreğine.
Mevsimin takati kalmamış iken.
Mizacına da yenik düşmüşken umut.
Kaç bayta denk düştüğünü bilmediğim kullandığım gücün mert
esintisinde ne hicap duydum öncemden ne de haz ettim azımsandığım kadar da arz
ettim.
Kıbleme doğan güneşi aldım avuçlarıma ve annem şifa bulsun
diye men ettim rüzgârı meylettiğim aydınlık bir sabaha da sundum fermanımı.
Nereye göç ettiğini bilemediğim duygularımdan arınıp…
Hizaya gelmiş bir çocuk gibi sarkacımda saklı ruhumla sevk
ettim bedenimi şiar edindiğim kadar hayalleri şerh düştüm kendime:
Kendime yenik düştüğümden de öte kimsesizlikle iştigal.
Kendimsiz bir dünya da sabır taşımla sarkacımla sarmalında
hüznün önce yere kapaklandım sonra semaya yükseldim ve akademik mizacında
belleğimin kâh öğrenci oldum kâh öğretmen devşirme duyguların da çetelesini
tutup ihya ettim yüreğimi.
Her kıpırtı bir sinyaldi.
Kımıldamaya dahi mecalim yok iken sökün ettim ışık hızında.
Haiz olduğum ufacık zerremle haz duymasam da fazlaca
yaşamaktan men ettim kötülüğü kendimden çıkıp da yola dikte edilen her duyguyu
şiar edindiğimden bu yana şair kimliğimle firar ettim kendimden.
Metruk hanelerde saklı o uğultunun nezdinde.
Sözcüklerin nazında niyazımı da eksik etmeden.
Kaybolan dünümün indinde.
Uleması yalnızlığın hicrine vakıf bir
düş’üm ki düşmezken yakamdan hüznün buğusu sökülmüş apoletlerinde mevsimin
dilemmasıyım yalnızlığın:
Kâh bir göçebe.
Kâh bir meczup.
Var olmanın sarmalında saklı hiçliğim
ve göğün kanatlarına yağan kar gibi ruhumdaki benekleri de serptim serpeli
kelebek mizaçlı şiirlerimin yâdında saklı dünü gün yüzü görmek adına iken de
dualarım ve kanlı duvağında çocuk gelinin bir oyun sanmışken evciliği.
Recim edilesi bir gülüş.
Rakımı İlahi bir sevinç.
Miadı dolmuş şiirlerden yana tesellim
miladım mademki kalemin doğuşu günbegün de büyüyen bir hengâme ar bildiğim arz
ettiğim arşı alaya çıkan aşkın saklı hutbesi ve göğün kubbesi misafir dizelere
baş koydum koyalı dizlerimi dövdüğüm dizelerimin yerine…