Büzüşendi yüreğim kağnı arabası ile
ilerleyen mutluluk ve kalemim iken benim seferi yüreğimin seyyahı bir düş’ e
bir gülüşe gebe zirzop gölgelerin devindiği dağ tepe yağarken üzerime ıslah
edemediğim kadar zalimi içimden taşan feri nehrin ölümlü bedenim kırık zindanım
zihnimde uçuşan acılar bir de bastıbacak kalemimin rüzgârı.
İçtimada zaman
İçimden geçen mi yoksa zaman mıdır
kendinden geçen
Yorgun yılların atıfta bulunduğu
kahramanı
Tevazu yüklü bir mimari içimde
yıkılan kumdan kaleler
Yıkım öncesi deşildikçe zemin
Beklemeye aldığım iç sesim
Adeta yedieminde unutulmuş
Yüreğin nedameti
Bol keseden hayaller g/ördüğüm
İsli sayacın kırık esareti
Kırmaya yüreğimin dayanmayacağını
bile bile
Kalemimle olan hasbıhalim
Top tüfek donanımlı bir asker gibi
Nöbete durduğum sair gece sair hece
İtirazım olsa ne ki kadere?
İman gücümde asılı dualarım
İkazım olsa ne ki zalime?
Teminat altına alındı mademki
ruhumdan
Sökün eden hayaletlerin mizacı
Dolmuş olsa bile aşkın miadı
Bir gül binlerce gül
Uçuşan saçlarıma konan yaralı bülbül
Baş başa veremediğimiz kadar
Beylik bir azap bir rüzgâr
Değil asla hem kanatan hem kanayan
Haşmetli izdivacı göğün
Yerküre ise sus pus
Ve verdiğim o devasa Es hayata
Esip gürleyen kimse artık
Alabildiğine Rabbime dönük yüzüm
Nasıl da Mevla’ma sadık
Bir neferin iç sesi
Tek sekant dahi yeter ölüme
Ölümsüzlüğü dilediğim zamanlarsa
dünde kaldı
İzafi bir eksen
Bazen saklı tutulası bir izbe
Yüreğin demlendiği her ezan vakti
Varsın olsun kurayım saati ölüme…