Gökyüzü emsal değil, öyle bir boşluk ki bu,
"Savrulduğum" bir "feza", gözlerinin içinde.
Bir parıldama değil, öyle bir loşluk ki bu,
"Kaybolduğum" bir "seza", gözlerinin içinde.
Kolları arkasından bağlanmış bir delinin,
Gömleğini yırtarak, çıkardığı elinin,
Semalara açılıp, sustuğunda dilinin,
"Yorulduğum" bir "eza", gözlerinin içinde..
Ademi yeryüzüne sürdüren meyve sendin,
Havva'nın gülüşünde, kandıran cilve sendin,
Bir seraba inanıp, yandığım işve sendin,
"Kovulduğum" bir "ceza", gözlerinin içinde...
Bir nehrin başında, Taluta sadık kalıp,
O ahde boyun eğip, bir emri cana salıp,
Andım için çekinmeden, Calutu hedef alıp,
"Konulduğum" bir "hiza", gözlerinin içinde...
Bir kudretle girerek, peygamberin bahtına,
Emir olup geçerek, orduların sathına,
Belkıs gibi oturup, Süleymanın tahtına,
"Kurulduğum" bir "rıza" gözlerinin içinde...