Değerli site komşum Elvin Öksel'in ''AL YE ! '' Başlıklı şiirinden aldığım ilhamla siz okuyucularıma tarihimizden, tamamen gerçek bir kesit sunuyorum ama önce o şiir:
Al, ye!
Diri diri yedin beni,
Keşke teker teker yeseydin be!
Avuçlayıp gittin beni...
Elvin Öksel
***
Osmanlı Padişahlarından sadece Abdülaziz yurt dışına çıkmıştır ve bu yurt dışı seyahatinde de birbirinden komik olaylar yaşanmıştır.
1867'de ağırlıklı olarak Fransa, İngiltere ve Avusturya'yı kapsayan bir Avrupa seyahatine çıkacak olan Sultan Abdülaziz'in önünde çok önemli bir sorun vardı: Osmanlı kanunlarına ve genel inanışa göre aynı zamanda İslam aleminin halifesi olan padişahın Müslüman olmayan bir toprağa ayak basması haramdı. Ayrıca padişahın ayak bastığı toprak Osmanlı'nın mülkü kabul edilirdi.
Bu sorun bir hile-i şer'iyye ile aşıldı. Yani şeriata uygun hile ile...
Padişah için özel çizme yaptırıldı. Çizmenin tabanına İstanbul toprağı kondu; böylece padişah, gezisi boyunca hep İslam toprağına ayak basmış oldu.
Neyse efendim, Padişah Abdülaziz Fransa'da İmparator III. Napolyon ile tanıştırıldı. III. Napolyon parfüm kokan, pudralı, boyalı yumoş yumoş bir tipti.
III. Napolyon elini uzattı, Sultan Abdülaziz de uzattı ve tokalaştılar. O anda bizim padişah Hariciye Nazırı Fuat Paşa’ya döndü ve: "Ulan, pezevengin eli de yumuşacıkmış, aynı avrat eli gibi ha!.."dedi.
Fuat Paşa alnında biriken terlerle birlikte tercüme etti III. Napolyon'a: '' Haşmetmeap padişahımız efendimiz sizinle tanışmış olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.''
***
Efendim, Padişah Abdülaziz, Fransa'ya sadece kendisini ve devlet ricalinden insanları değil aynı zamanda en cılızı 120 okka çeken saray pehlivanlarını da götürmüştü. Saray pehlivanlarını en çok III. Napolyon'un eşi Kraliçe Öjeni merak ediyordu. Bir oturuşta bir koyunu yediğini duyduğu Osmanlı Saray Pehlivanları nasıl mahluklardı acaba?
Kraliçe Öjeni Saray Pehlivanlarını görünce bu insanlar hakkında anlatılanların hiç de abartı olmadığını anlamıştı ama yine de merak ediyordu: Bir oturuşta bir koyunu yiyebilirler miydi?
Nar gibi kızarmış koyunlar, tepsi tepsi pilavlar, testiler dolusu ayran hazırlattı ve pehlivanların önüne koydu. Kendisi de Paris sosyetesinin madam ve matmazelleriyle oturup pehlivanları seyre koyuldu.
Pehlivanların her biri gerçekten de bir koyunu sıyırıp bir tepsi pilavı ve bir kaç testi ayranı gövdeye indirmiş ve '' Meyve yok mu?'' nazarlarıyla bakıyorlardı kraliçeye.
Kraliçe, sofra hizmetlilerine bir baş işareti yaptı ve bu sefer içinde üzüm, armut, elma vs. dolu olan tepsiler konuldu bizim pehlivanların önüne.
Pehlivanlar aynen şiirdeki gibi salkımları avuç avuç ağızlarına sokuyorlar ve çöp olarak çıkartıyorlardı.
Kraliçe Öjeni dayanamadı artık. En iri kıyım pehlivanın karşısına geçip kükredi.
- Tek tek yesene Allah'ın ayısı! Üzüm tek tek yenir.
Pehlivan, merakla sordu tercümana:
- Hatun ne diyor? Derdi neymiş?
Tercüman, Kraliçenin söylediklerini biraz yumuşattı:
-'' Üzüm böyle avuçlanarak mı yenir? Tek tek yesenize'' Diyor.
Pehlivan, havaya bir armut atıp ağzıyla tuttu ve bir lokmada yuttuktan sonra tercümana cevap verdi.
- Kraliçeye söyle armut tek tek yenir. Üzüm dediğin işte böyle avuçlanarak yenir.
****
Her şeye rağmen Kraliçe Öjeni bu ziyaretten son derece memnun kalmıştı ve 13 Ekim 1869'da İstanbul'a gelerek bir hafta kadar Beylerbeyi Sarayında Padişah Abdülaziz'in konuğu olmuştu.
Rivayet olunur ki işte bu ziyaret sırasında Sultan Abdülaziz, Kraliçe Öjeni'ye Beylerbeyi Sarayının hamamında kese atmıştı. Kraliçeyi avuç avuç avuçladığı annesi Valide Pertevniyal Sultanın kulağına gittiğinde Valide sultan, oğlu Padişaha da Kraliçe Öjeni'ye de feci bir fırça atmış hatta Kraliçe'yi İstanbul'dan kovmuştu.
Yok yok bunları bizden biri yazsaydı, '' Bizimkiler uydurmuş '' derdim ama bu kese olayını Pablo Martin Asuero’nun ‘Mavi Sütunlu Saray’ adlı eserinin 141 ve 142. Sayfalarından okuyoruz.
Kraliçe Öjeni'nin 1911 Yılındaki ikinci gelişinde III. Napolyon da Sultan Abdülaziz de ölmüşlerdi. Artık Kraliçe olmayan Öjeni, Sultan Abdülaziz'in oğlu veliaht Yusuf İzzeddin Efendi ile görüştü ve hüzünlü bir şekilde ülkesine geri döndü.
Yusuf İzzeddin Efendi'nin de çok acıklı bir hikayesi vardır ama bu konunun dışında olduğu için onu başka bir yazımızda ele alalım.
(
Tek Tek Yesene Allah'ın Ayısı ! başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
23.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.